Radyodan yayılan şarkının nağmeleri bütün evi doldurmuştu. Radyo çalan ev, melodi olan ev mutlu evdi, yaşayan evdi sanki. Yemek pişmiş, onun da kokusu yayılmıştı. O koku, biz bir aradayız, şenleneceğiz paylaşarak demeye geliyordu. Sıradan şeyler bile birlikte ne anlamlar kazanıyor,...
Haydaa! Yine mi? Sen iyice komşu kapısı yaptın burayı, kendimistan mı? Tam olarak neresi? Burası kimine göre kaf dağının ardındaki mistik, gizemli yer kimine göre de çok sıcak, sıkıcı, cehennemi yaşadım dedirten bir kör kuyu. Ortası yok mu dersen, orta insan...
-Doktorculuk oynayalım mı? Evcilik, okulculuk çok sıkıcı. Biz doktor olalım, dünyayı iyileştirelim olur mu? Sen kızsın hemşire ol ben de erkeğim doktor olayım. -Ya nedenmiş? Ben doktor olayım, hem ben duyuyorum kadın erkek eşit diyorlar hep. Böyle eşitlik mi olur?...
Melahat hanım hayata bakışıyla, pozitif haliyle tam bir enerji küpüdür. Her eve lazım dediğimiz türden biridir, bio enerji ve mental tedavi konularına merak salınca artık namı mental hanım olur:) Mental işlere merakınız varsa hap gibi bilgileri bu hikayede Melahat hanımın...
Uzaktan seviyorum seni demiştim, yarım kaldı. Öylece kalsın, hani devamı ya da bildiğimiz şeylerin tekrarı diyenler oldu. Hepsi doğru ama ben hikayenin devamında ne konuştular ne düşündüler merak ediyorum. Bugün sitcoms tadında bir şeyler yazmak isterim aslında, gülmek ve gülümsetmek istiyorum....
Yoğurt ekmek alıp evin yolunu tuttu, bu akşam da ziyafet var dedi kendine, tava yoğurdu aldım ekmeğin de kabuğu çıtır, içi pişmiş. Yalnızlıktan sıkılmıyordu, belki zor günlerin yorgunluğu geçince, yuva da kurardı. Bu lafa da gülerdi hep, kurayım derken kendi...
Bazen bilerek bazen de istemeden kendi hayatımın gerisinde kalıyorum, yine de insanı daha çok ümitsizliğe sürükleyen keşke kelimesini de pek demiyorum. Yarımı da benim tamı da diyerek hiç geç kalmamış gibi yapıyorum. Yazmayı hep sevdim, kalem oynatmak kapı aralamak gibi,...
Otobüs yolculuğu yapmam çok iyi oldu, kendini dinliyorsun derin derin dalıyorsun, gökyüzü tarla bayır izleye izleye gitmek kafanı boşaltıyor. Uçakla gitmiş olsam 45 dakikada Antalya'dayım, oradan hadi git Akseki otobüsüne bin tekrar uzun iş. Kafamı dayadım cama resmen hayat şeceresi...
Çoğu zaman şapkasını iyice alnının üzerine indirir, gözleri görünmezdi. Oysa pırıl pırıl iki kahverengi boncuk gibiydi gözleri. Derin bakan, çok şey anlatan, güleç, sevgi dolu gözler... Ama o bakışlarla çakışmazsanız bunlara hiç ihtimal vermezdiniz. Boylu poslu, koca göbekli bir adamdı....