İki tip insan vardır… Etini burmak istediklerimiz, mıncıklamak ya da yanağından bir kesme almak istediklerimiz. Melahat hanım ikinci gruptandı hatta grup lideri bile denebilir:) Beyaz tenli, tombul ve sıkı etli, hafif göbekli, kalçaları da senkronizasyonu bozmayacak kadar hacimli. Gözleri çok iri değil ama ışıl ışıl, sık sık gülümseyen ve arada muzip kahkahalar da atan Melahat hanım inci dişleri ve gıdısı ile hem yüzüne hem endamına baktıran bir tatlı hatun kişi. 1960’ların içinden fırlamış gibi bir hali var, çoğu zaman midi boy elbiseler giyer, renk renk bu elbiseleri dolgu topuk ev terlikleri tamamlar. Hani bazı kadınlar vardır, bıcır bıcır konuşurlar hatta bir süre sonra ses gider, ne anlattığının önemi kalmaz sadece onların yaydıkları enerjiye odaklanırsınız, işte Melahat hanım öyle biri. Enerji küpü ve artık mental işler peşinde…
Mental dantel işler…
Melahat hanım evin en sevdiği köşesine buyur ettiği eski dostunun kahvesini fiskos masasının üzerine koydu. Suyunu, badem şekerini de yanına yerleştirip uzunca süre yerinden kalkmak istemeyen bir eda ile koltuğa yerleşti. Kahveden hemen bir yudum alan arkadaşı sabırsızca, ya anlat şu mental dantel işler nedir merak ettim sihir gibi bir şey sanki dedi ve fitili ateşledi:) Melahat hanım yeni öğrendiği ve üzerinde hazine bulmuş etkisi bırakan bu bilgileri anlatmak için sabırsızlanıyordu.
-Ben de aynı senin gibi düşündüm başta, benim torun bazen antin kuntin diyor boş iş manasında, hah bu da onun kadınca çeşidi mental dantel işler dedim. Ama öyle değil, hakikatın ta kendisi bu mental. Bazen gün ya da kahve için toplandığımızda böyle bir iç sıkıntısı olur, boğulacak gibi hisssederiz ya…
-Evet hepimizde oluyor, çünkü hamur işini fazla kaçırıyoruz. Kaç defa konuştuk, bir tatlı bir tuzlu bir salata ama dinleyen kim, kapıda ambulans beklese yeridir bir gün biri tık diye gidecek mide fesadından o zaman görürüz iç sıkıntısını.
Melahat hanım iyisin hoşsun ama kıtsın bakışı fırlattı, konunun pasta börekten ileri olduğunu anlayan arkadaşı hemen bir yudum daha kahve alıp, tamam sen anlat mentali boşver danteli deyip durumu toparladı. Hemen hemen hayatlarındaki her şeyi paylaşan bu iki kadın çok farklı yapıda olmalarına rağmen samimi ve sevgi doluydular, yıllardır dostluğu kısaca bu iki pozitif hissi değiş tokuş yaparlardı. Oturup konuşunca bende ne gam kalıyor ne kasavet dediğimiz insanlar vardır, işte o insanlar enerjisi yüksek insanlar. Nasıl oluyor bu yüksek enerji? Sevgi ve samimiyetle oluyor çünkü bizi şarj eden iki duygu bu… Buna da mental tedavi diyorlar…
Auranı sevsinler:)
Melahat hanım birden ayağa kalktı, ne görüyorsun diye sordu. Konunun gizemine iyice kaptıran arkadaşı ayaklarını altına alıp yerleşti koltuğa. Seniii dese Melahat yine kıtsın deyip fırça atacak belli. Gözlerini kısıp öyle bir baktı uzun uzun.
-Auraya bakmayı biliyorsun da niye demiyorsun deminden beri? Gözlerini kısıp odaklanınca aura görülüyormuş. Ne görüyorsun. söyle?
-Bildiğim bir şey yok, yanlış cevap vermeyim diye düşünüyorum sadece. Auranı sevsinler, dalyan gibisin canım benim.
Melahat hanım bu defa bilsen şaşardım bakışı fırlattı. Gelininden dinlediği her şeyi sırasıyla hatırlamaya çalışarak, hoca edasıyla başladı anlatmaya. Sadece etten kemikten değiliz, ruhumuz bir de enerji bedenimiz var. Aura o işte, bizi saran kocaman bir şeffaf torba gibi. Farkında değiliz ama hep auralarımız çarpışıyor, güçlü değilse çöküyor hele ki aurası kötü ve kuvvetli birileri ile olduğumuzda dayak yemiş gibi oluyoruz. Enerjin yüksek oldu mu auran da genişliyor, çarpmalardan az etkileniyorsun. Anladın mı?
Melahat hanımın arkadaşı bunları dinlerken tavuk butlarını pişirdiği fırın poşetini düşündü, piştikçe genişliyor tavuğa değmeden içindeki enerjiyle onu pişiriyordu. Şimdi bunu anlatsam aklın fikrin yemekte senin diyecek haklı valla. Gelini çok bilmiş zaten, bak neler anlatmış yıldızları barışmıyor güya ama gelin kaynana aynı topraktan derler, doğru. Farkında olmadan aurasını yoklamak ister gibi sıvazlayıp süpürdü kendini. Melahat hanım gözlerini kocaman açıp konuşmaya devam etti.
Enerji bedenini tiftikle…
-Hah doğru yapıyorsun, en önemli konu sıvazlama, süpürme. Enerji bedenini giysi gibi düşünüp insan içine çıkmadan düzeltip bir çeki düzen vermek lazım kendine. Her sabah kalktın mı onu bir giysi gibi al giy ama önce her yanını bir sıvazla ve uyar. Enerji bedenini tiftikle, böyle peluş gibi yumuşacık olsun.
-Bugüne kadar niye yapmadık, kolaymış. Gerçi ben sırtım omuzlarım sıvazlansın çok severim. Bio enerji dedikleri işte bu ama biz uzman değiliz. Boşuna öyle tuhaf tuhaf işler yapmayım da evin diline düşmeyim.
-Önce parmaklarını sırayla helezonlar çizerek aktifleyeceksin, gözlerini kapatıp ellerinin arasında bir enerji topu oluşturup onu büyüt sonra fırlat gitsin. O gazla oluyor bir şeyler korkma:) Sonra vücudunun üzerinde bir gezdir bak, elinin altı ısındı mı ya da karıncalandı mı orada bir problem var demektir. Sonra dönüp orayı enerji vererek iyileştirmeye çalış. Parmak, el çok önemli bizim çanak antenlerimiz onlar. Avucumuzu açıp dua ediyoruz, niye? Peygamberimiz de elleriyle şifa vermiş, parmaklarından su akıtmış. Hepsi bize mesaj ama anlayana tabi. Fal dedin mi herkes dinler, pençe-i hal yazıyordu bir kitapta avuç içleri için. Bir gün de çakraları anlatayım sana, açması da kolay vana çevirir gibi boşaltıyorsun sıkıntılı kısmı. Şimdi nereme dokunsam bura ne işe yarıyordu diyorum, ay mental işler sardı beni…
Bioenerji ve mental tedavi
Kaç ev kadını sabah kahvesinde bunları konuşuyordur acaba? Alem kadınsın valla ağzım açık kaldı inan ki. Kahve tepsisinin yanında duran bio enerji ve mental tedavi başlıklı kitabı eline alıp, hoca gibi anlattın sağ ol dedi Melahat hanımın arkadaşı. Sizinkiler yaşadı bio enerji de alırlar senden. Melahat hanım muzip bir kahkaha atıp, aaa ev kadını değilim artık ev gurusuyum. Torun öyle diyor ama benim de hoşuma gitti. Guru duru iyi şeyler bunlar, al oku sen de gurunun yanında yalnız kalma deyip kitabı uzattı. Daha uzun uzun sohbet ettiler el vermekten, nefesi kuvvetli kimselerden nazar ve göz değmesine kadar. Bazen dudaklarını büzüp ellerini kulaklarına götürüp masaya vurdular bazen de avuçlarını açıp dua edip yüzlerine sürdüler. Öğrenmenin yaşı, statüsü yok, kahve çay sohbetlerinde derken bütün eş dosta anlattılar bio enerji ve mental tedavi konusunu. Melahat hanımın da adı oldu mental hanım:)
Duygusal sebebler hasta eder, beden direnir. Hak edene bolca, hak etmeyene zırnık enerji vermeyelim. Sevgi, samimiyet, hoşgörü enerjidir ve insanı diri, mutlu, genç tutar. Parayla alınmaz, aramakla bulunmaz. Ama hepimizin içine koymuş Yaradan, bir el gezdirin sıcaklığı hissedelim bakalım. Mental yorgunluğu olmayan günler hepimize…
————————————————————————————————————————————————————————————————————————————–
Melahat hanım karakterini çok sevdim, merakı ve enerjisiyle mental hanıma dönüşüp ışığını yayması daha da hoşuma gitti. Kısa da olsa hikaye yazmak, kurgu öyküler kaleme almak çok keyifli. Mental işleri ilerleteyim, belki uzun soluklu bir şeyler, sayısız kahramanlar da gelir. Hepsi buyursun:)
30 Kasım 2018, 09:48
Melahat hanim cok seker. Mesaj veren güzel bir yazi olmus canim 😊
30 Kasım 2018, 12:54
Melahat hanımı ben de sevdim:) Mental dantel işler en iyisi herhalde hem bedene hem ruha.
Sevgilerimle..
3 Aralık 2018, 11:51
Çok ilgiyle ve bir solukta okudum yazını canım..
Aurası yüksek insanlar candır, sevin onları :)) beni soracak olursan:)) hissiyatlara dair çok enerji biriktiriyorum.
Mesela sevme eşiğim de diğer insanlardan çok farklı, çok yoğun seviyorum sevince misal.
Ama ben hayatı böyle koyu renklerle ve hissiyatlarla yaşamayı seviyorum işte napiim.
Çoğu zaman yorsa da bu durum hemen napıyor muşuz onu da şimdi senden öğrendim auramızı tiftikliyormuşuz.süper bilgi attım dosyama
Hayat zaten bir enerji olayı değil de nedir Abidin?:))
Varlık da yokluk da enerjiden geliyor.
ellerine yüreğine sağlık çok güzel bir yazı olmuş yine…
3 Aralık 2018, 12:38
Çok teşekkür ederim:)
Hikayeleştirerek yazmak hafızaya kodlamak adına bana çok şey kazandırıyor. Bu konu ile ilgili işin hocası ile röportaj-yazı hazırlıyorum, sanırım daha net bilgileri orada toparlarım. Ama tiftiklemeye devam:))
Yoğun sevmek neredeyse her kadının başında ama bence dert değil nimet. Allah’ın rahmet isminin damlası düşmüştür bize o yüzden şefkat gibi eşsiz bir duygu ile karşılıksız severiz ana olarak. Erkekte yoktur bu, ama ona da kim bilir dişlinin öbür tarafını tamamlayan neler koymuştur Yaradan. Amenna… Enerji olayı hak ve hakikat, nurdan yaratılmış tüm alem ve bizim kısa aklımız kuantum vs buna enerji diyoruz. Etkileşim oldu mu doğruysa ısıtır canlandırır, yanlışsa yakar kavurur. Ancak insanın içindeki düşmanı egomuz ve egosantrik sevgi ile yapıyorum deyip yıkan bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Bizden uzak olsun.
Abidin in çözümlediği, budur dediği en saf haliyle bir enerji yumağı. Bu konu ile ilgili katıldığım atölyede, sık söz edilen konu affetmek, içinde biriktirmemekti. Zor, bazen sadece kendimiz bile bilsek affetmiyor ya da ısrar ediyoruz bizi üzen yaralayan hadiseleri içimizde tutmaya. Onlarda bizi tıkıyor, yoruyor.
Hayat güzel içinde Hayy var. Hak edene dolu dizgin hak etmeyene zırnık vermeyelim kıymetli enerjimizden:))
Düşüncelerini paylaştığın için sağ ol var ol. Sevgimle…
30 Aralık 2018, 14:51
Merhaba,
Uzun zamandır blogları, bu arada sizin bloğu da takip edemedim. Elbette çok şey kaçırmışımdır.
İnşallah yeni yılda, yeni bir heyecanla bloglarınızdan yararlanmaya çalışacağım.
Her gününüzün yeni olmasını, her anınızın mutlulukla dolmasını dilerim.
31 Aralık 2018, 20:29
Merhabalar, kıymetl Sabahattin öğretmenim
İnanın ben de uzun zamandır olmadığım kadar uzağım yazmaktan ve blogumdan. Aslında burada olmak benim terapimdi aynı zamanda ama bazen hani denir ya nehir çalkantılı ise kürek çekilmez sadece akılır. Ben de öyle bıraktım kendimi.ancak bu kadar yeter yeni yeni yıl hatta her yeni dakika bile hazine bize.
İyi dileklerinize misliyle mukabele ediyorum. Sevgi ve hürmetlerimle..
31 Ocak 2019, 13:33
Auranı sevsinler 🙂
Bu Melahat Hanım çeşitli maceralarla karşımıza çıkarsa çok sevinirim. Zira hepimizin tanıdık bir Melahati var etrafında böyle, hiç yadırgamayız.
Blog yazmak zor diyordum, çıta arşa yükseliyor yahu! Denemeler, öyküler, karakterler. Sonra “Zerdali, sen neden blog yazmıyorsun?” Neden acaba 🙂
Enerji konusu çok önemli gerçekten. Ben küçükken etrafımdaki büyüklerin dedikodularına kulak misafiri olduğumda bazı insanlar için “Ya onu perilerim hiç almadı” dediklerini duyardım. Şimdilerde benim de içimden geçiyor, bezen perilerim almıyor 🙂 İşte şey aradaki sözsüz iletişim. Bakışınla, duruşunla, ses tonunla binlerce kelimeye sığmayacak mesajlar zipli olarak karşı tarafa geçiyor. Olumluysa ne ala, değilse işler karışıyor. Hele bir de önyargı filtresi varsa birbirini anlamak başka bahara kalıyor.
Konudan konuya atlıyorum ama, bu melahatgillerin bu kadar neşeli ve pozitif olmaları biraz da sosyal iletişimlerinin kuvvetinden. Bilimsel olarak da kanıtlanmıştı bu sanırım İngiltere’de yapılan bir araştırmayla. İnsanlar bireysel yaşamlara hapsedildikçe yaşadıkları psikolojik sorunlar da artıyor. O pastalı börekli bol kalorili olduğu kadar da bol muhabbetli ev gezmelerinde birbirlerine içini döküyor o insanlar. Ailelerini, akrabalarını, komşularını anlatıyor, karşıdakinin fikrini alıyor. benzer sorunları farkedip yalnız olmadığını hissediyor, ortak akılla sorunlara çözümler geliştiriyorlar. Büyükler küçüklere tecrübe aktarıyor, küçükler yeni gelişmeleri büyüklere aktarıyor. Ve bu sistem tam bir önleyici tedavi olarak çalışıyor. Ciddi şekilde tedavi planlanması gereken tıbbi boyutta yaşanan “depresyon”u hariç tutuyorum ama dilimize anlamından öte pelesenk olmuş “ayy depresyondayım canım, sorma”ların çözümü iletişimde. Aslında depresyon değil paylaşımsızlık, yalnızlık, çaresizlik, vb. gibi isimler bulmak lazım o hallere bilemedim. Melahatsizlik de olabilir. 🙂 “Bi Melahatciğimle konuşayım”, “Melahat abla bilir”, “Melahat teyzeye sordun mu?” da olabilir 🙂
Son bir şeyde dantel de çok mental birşey. Hem zekayı çalıştırır, hem ruhu dinlendirir. Eskiden herkesin elinde bir örgü bir dantel olurdu, öyle otururlardı hep. Kadim bilgi ve tecrübelerin hep bir alt yapısı inkar edilemez. Çocukluğumda motor gelişimimi oyun hamuru ile değil ekmek hamuru ve sokak çamuru ile tamamladım, arz ederim. 🙂
Melahatsiz kalmayalım diyorum. 🙂
31 Ocak 2019, 14:38
Asıl senin auranı sevsinler:))
Yahu yüzümü güldürdün yine hem de az önce saçlarımı mı yolayım ne yapayım modundayken. Sana Melahat diyebilir miyim?
Konuyu çok iyi özetlediğin gibi yine süper tesbitler yapmışsın. Düşündüm de güne giden depresyonlu görmedim ben. Kendimi de çözdüm, hayatımda gün olmadığı için mi daralıyorum bazen:) Evet iletişim azaldı, üstelik istemediğin enerjili insanlarla şu veya bu şekilde zorunlu mesai.. Bioenerji diye bir kavram hayatımıza girdi ve dört elle sarıldık. Tamam belki içi boş değil bir bilim süzmesi sonuçta ama herkesin ihtiyacı var çakra açmaya, enerji yüklemeye. Bilmeyen ne yapsın? Bir de Melahat yoksa çevresinde karalar bağla otur ya da antidepresandan medet um. Ha ayağımız toprağa değmiyor, beton ve baz istasyonu ile çevriliyiz konusuna hiç girmiyorum. Moralleri bozmaya gerek yok tabi ki…
Bu tiplemeyi yazarken çocukluğumda aile dostumuz vardı Melahat teyze, o gözümde belirdi. Trafo gibi biriydi, ama suyuna gidilmesi gereken. Benim Melahat daha zararsız..
Blog işi zor değil, hele sen süper yaparsın. En azından bir dene derim. Dijital arşiv gibi de düşünebilirsin. İnstagramın böyle bir işlevi de yok çünkü. İnstagram demişken tam da bir iki dakika önce kapattığım hesap kendiliğinden açılmış bi türlü de kapatamıyorum. Dondurmuştum, çünkü kafamın içinin çok dolu olduğu zamanlar bi şey daha da girmiyor. Bu arada beğeni yaptığını yorum yazdığını gördüm ama hesap bana nanik yapıp duruyor. Bir süre cevapsız bırakırsam kusura bakma, mağdurum. Hem bu yazışma faslını geçelim İstanbul’a gelirsen çok sevinirim görüşürsek ya da bir fotoğraf gününde filan belki yolumuz kesişir.
Enerjin bol auran geniş sevenlerin sevdiklerin çok olsun sevgili Zerdali. Sevgiler selamlar benden:)
31 Ocak 2019, 17:13
Bir hışımda yazmışım, bir iki düşük cümle, harf hatası ve birleşik yazılmış bir dahi anlamında de için affına sığınırım okuyan gözlerin. 🙂
Bana Melahat diyebilirsin istediğin zaman. 🙂
Keşke herkes kapısının önünü süpürse sokaklar pırıl pırıl olur mantığını mentalimize bağlarsak, önce herkes kendi aurasını düzeltsin sonra mutlu mesut yaşar gideriz.
İmza:Polyanna :p
31 Ocak 2019, 19:21
Hiç düşük cümle, harf hatası görmedim bir hışım okudum inan ki:) Eline, gönlüne sağlık…
Sevgili Hatice, Zerdali ismi sana çok yakışıyor, en sevdiğim meyvelerden biri kayısı kayısının da ablası zerdali diye mi bilmem seviyorum bu ismi. Hakan sağ olsun, seni ve sevgili Emel’i sayesinde tanımış oldum:
Mental alemimizi kapısının önünü -içini- temiz tutamıyanların bozduğu kesin ancak yapacak tek şey seçici ve uyanık olmak galiba. Yaparız evvelallah.
Kariyer hedeflerini bilemem ama dümdüz yaşıyorum işte diyen birisi bile dijital platformda yazmanın çok faydasını görür. Araştırma, fotoğraf, gezi derken sürekli şarj olan bir tarafını daha keşfedersin. Israrla tavsiye ediyorum. Yardıma hazırım.
İstanbul’a bekliyorum, bi gün çık gel başım üstü. Pollyanna yı da bir değil iki defa okudum. Halden anlar Pollyannacıları severim, gözümsün;)
18 Aralık 2020, 10:17
çok enerjik bir yazı, tebrikler.
18 Aralık 2020, 18:43
Melahat hanımın mental işleri enerjik.. Teşekkür ederim.
27 Aralık 2020, 15:23
harika işler 🙂
1 Ocak 2021, 15:39
Yazı insanı kendine getiriyor 🙂 Teşekkürler
6 Ocak 2021, 12:09
Enerji bedeni tiftiklemek şart..
Teşekkürler
21 Ocak 2021, 00:12
Güzel bir paylaşım olmuş, teşekkürler.