Kınalıada gezisi için yola çıkarken içimden keşke vapurla giderken yunuslara rastlasak dedim. Başka bir şey dileseymişim ya, tam yolun ortasında yavrusundan annesine babasına bir grup yunus bir süre vapura eşlik etti. En çok ben sevindim, kaç kişi aynı duayı etmiştir ki? Aslında yakından ve net görüntülerini almak isterdim ama sosyal medyada paylaşmak beni o güzelliği yaşamaktan mahrum ediyorsa anı yaşa diyorum. Yine de sonradan tekrar izlemek ve paylaşmak için elimden geleni yapıyorum, iyi de oluyor. Begonvil Sokağı Kınalıada gezisi yaptıktan sonra ziyaretçi sayısında belirgin artış olmuş diyorlar:)
Asırlık çınarlarla dolu Kınalıada sokakları
Kınalıada vapuru ile gezi başlıyor
Kınalıada’ya nasıl gidilir sorusuna denizden demek istiyorum ama gülümsemem yüzümde donuyor çünkü aklıma yarın öbür gün bizim müteahitler yapacak bina kalmayınca bari Adalar’a köprü yapalım derlerse diye bir düşünce geliyor. Yap işlet devret yoluyla ada köprüleri… Şaka bir yana İstanbul’da Adalar’a gitmek gayet kolay ancak İstanbul Şehir Hatları, İstanbul Deniz Otobüsleri, Mavi Marmara ve Turyol sefer saatlerine bakmak şart. Arabayı nereye bırakırım derseniz, İspark’ta Bostancı iskelesi etrafında ihtiyacı karşılayacak kadar yer var. Otobüs, dolmuş ve yakında metro ile de Adalar vapuruna ulaşabilirsiniz. Taşıt gürültüsü, karmaşası, egzos kokusu olmayan bir yere gitmek fikri İstanbul’da masal gibi bir şey.
Kınalıada’da bolca bisiklet, akülü bisiklet ve motorlar var, dik yokuşları ve en küçük ada olduğu için fayton yok, darısı diğer Adalar’ın başına çünkü atların sembolik sınırlı fayton seferiyle hizmet vermesi tamam ama ölene kadar koşturulmasına hayır. Akülü bisiklet/motor ile ulaşım gayet mantıklı ve pratik bir çözüm. Elektrikli araba da gördüm ama öyle bile olsa taşıtsız ada en güzeli…
Ada evleri, sokaklarda keşif için sırada…
Kınalıada’da gezilecek yerler arasında adanın doğal güzellikleri, sakinliği, temiz havası kadar sokaklarında dolaşıp birbirinden güzel evlerini seyretmek de var. İlla ki köşk olacak değil küçük şirin öyle evler var ki insanın cebine koyup gidesi geliyor, Maalesef, Kınalıada’nın betonlaşma oranı diğer adalara göre fazla. Özgün ve tarihi sıcak ada evlerinden çok sayfiye tarzı betonarme evler var. Yine de sokakları dolaşmak, tatlı yokuşları tırmanarak adanın tepesine doğru yol almak güzel. Ben yürümeyi, yorulmayı severim yeter ki dinlenecek bir ağaç gölgeliği olsun tamam derseniz, Kınalıada tam öyle bir yer…
Bu çiçeği ilk Kınalıada’da gördüm. Çok popüler böcek, arı hepsi üstünde.
Adalar’ın zengin florası hem seyirlik hem keyiflik
Adalar’ın kendine özgü zengin bir florası var, daha önce de Heybeliada‘da ilk defa gördüğüm çiçek ve bitki türlerine rastlamıştım. Kınalıada’da gördüğüm bu çiçek öyle güzel ki çocukken kedi merdiveni süslemesi yaptığımız krapon kağıtlarına benzer bir dokusu var, rengi deseniz güneşin soldurmasına aldırmayın tam bir fosfor pembe, Allah’ın sanatının tüm güzelliği üstünde, sarı göbekte şeffaf sarı kırçıllar, üzerinde dolanan böcekler bir de poz vermediği için flu çıkan sürpriz arı daha ne isteyim, ben mest… Her Adalar gezisi ile farklı bir çiçek daha tanıyorum, bakınız Haydi Heybeliada’ya gidiyoruz…
İskelenin sol tarafında sahil ve modern mimari örneği Kınalıada cami
İstanbul’un nefes alıp kafa dinlenecek yazın da denize girilecek sayılı yerlerinden biri de Ada sahilleri. Ama Akdeniz, Ege Denizi gibi bir beklentiye cevap veremez tabi. Deniz kıyısı taşlıklı, görüldüğü gibi içi de öyle hem de ayağı acıtan cinsten taşlar. Kınalıada’da iskelenin hemen solunda ve sağında plajlar var ama sürekli vapurların, teknelerin yanaştığı bu bölgede deniz çok temiz olmasa gerek. Belki kalabalıklar doluşmadığı için çok davetkar bir rengi vardı denizin, yazları ise yere iğne atsan düşmez türden buralar. Kınalıada’da denize girilecek yerler konusunu merak edenler varsa Ayazma plajını öneriyorlar, ben gitmedim ama hem plaj hem tesis imkanları ile orası daha iyi, ilgilenenlere duyurulur.
Fotoğrafta görülen büyük beyaz üçgen Kınalıada’nın modern mimarideki camisi. Kubbe yerine ışığı içeri alan, iki parçadan oluşmuş, ön cephesi vitraylarla kaplı üçgen çatısı ve yine modern tarzdaki minaresi ile farklı bir cami. Küçük ve kübik bir görüntüsü var, alışıldık cami mimarisinde değil ancak ezan-ı Muhammedi bütün Kınalıada’yı buradan kucaklıyor…
Tatlı yokuşlarda Kınalıada turu…
Prens Adaları sözü nereden geliyor?
Kınalıada’nın bir ucundan bir ucuna yarım saatte yürürsünüz deniyor, ancak bu düz yol için geçerli çünkü rampası fazla yürümeyi sevenler için problem değil böylesi makbuldur, bacak kaslarında yanma hissetmek bu işin zevki. İki saati aşkın ada yürüyüşünde Sivri Ada‘yı göreceğim tepeye varmak istedim ama başaramadım. Burayı yakından görmek istiyordum çünkü Osmanlı zamanında sokak köpeklerinin toplanıp bu adaya götürüldüğü, açlıktan birbirlerini yedikleri ve can derdindeki havlayışlarının şehrin sokaklarına ulaştığı rivayet edilir. Hatta 1900’ler sonrası işgal döneminin etme bulma dünyasının İstanbul’a cezası olduğunu bile söyleyenler çıkmış. Ecdadımızdan böyle bir şey beklemek zor ama kendimiz olmayı bıraktığımız, bozulduğumuz için çözülmedik mi?
Hep merak ederdim niye Adalar’a Prens Adaları deniyor? Bu afili ismin altında da sürgün yatıyormuş. Ta Bizans zamanından prenslerin sürgün yeri olan bu adalar tarih boyu böyle anılmış. Şimdi ise İstanbul’da gönüllü ve canlandırıcı sürgünler için ilk alternatif Adalar…
Bu köşk yıkılmayacağım diyor!
Ada’da fotoğraftaki köşk gibi tadilat bekleyen çok yapı var, duvarına “Yıkılmayacağım. Not:ev” yazmışlar, çok hoşuma gitti çünkü direnenler yaşar… Diğer Adalar’a göre az sayıdaki tarihi yapıların bir an önce korumaya alınmasını diliyorum. Burgazada ve Kınalıada sakinlik ve dinginlik yönüyle ilk sıradalar, bana göre Burgazada yeşili çok betonu az birinci gelir. Yazının başındaki fotoğraf Kınalıada’nın meşhur Hristo Tepesi, oraya adını veren manastırın da bulunduğu bu tepe dışında Çınar Tepesi ve Teşrifiye Tepesi manzara keyfi için ideal.
Adalar ve İstanbul nostaljisi
İstanbul’da Adalar gezisi yapmanın en keyifli yanlarından biri bana göre eski İstanbul tadı yakalamaktır. Şehir hatları vapuru, denizden Adalar seyri, özgün ada evleri mimarisinin yorgun ya da tadilat görmüş dingin örnekleri… Siyah beyaz bu fotoğraf İstanbul için dün ile bugün farkı olmayan kadraj örneklerinden bana göre. Kınalıada gezisi yaparken en hoşuma giden ise kıyıya bu kadar yakın iskeleye yanaşan vapurları izlemek oldu.
Şehir hatları vapurları ile nostalji turu
Hep gezdin mi? Hani bir bardak çay, bir piknik yok mu? Zaman kısıtlı ise biyonik bir modda ha gayret yürüyüp şurayı da göreyim derim, bana güzel ama yanımdakilere Allah selamet versin. Zamanınız bolsa Kınalıada’da iskele meydanında irili ufaklı kafe, restoran var çarşısı da sınırlı olmakla beraber işinizi görür, Büyükada ve Heybeliada’daki çeşitliliği beklemeyin. Buralar şimdilik sakin, hayal ettiğimiz gibi… Gezi yazılarını zevkle takip etmeye başladığım Gezitta Kınalıada gezilecek yerler konulu kapsamlı bir yazı Be hazırlamış, benim unuttuğum pek çok gezi notu orada var, Ada yolcuları not alabilir:)
Merak edenler için bir de Ada videosu koyup, gidiyorum. Çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Begonvil Sokağı okumak yeterlidir deyip ürünü de yerleştirdim mi Kınalıada gezisi tamamdır…
1 Mayıs 2018, 20:09
Cocukluk yazlarim Kinaliada da gecti diyebilirim. Her adada kalmisligim vardir. Yillardir gitmedim tabii 😊
1 Mayıs 2018, 23:02
O zaman Beyoğlu anılarından sonra ada notlarım diye bir yazı dizisi de gelebilir:) Gurbette olmak nasıl bir duygu ya da sevdikleri yanınca olunca gurbet olmaz esas gurbet yalnızlık mı?… Asıl olan güzel anılar biriktirebilmek galiba. İstanbul’a gelirseniz belki tanışmak nasip olur:)
Sevgilerimle..
2 Mayıs 2018, 19:07
Gezmeyi pek çok kişi sever elbet ama başarmak ayrı bir meziyet. Beceriksizliğimden mi yoksa yalnız gitmeyi istemediğimden mi diyeyim bu sefer de Adalara gitme isteğim bir başka bahara ertelendi. Sizin bu yönünüz de çok güzel. Verdiğiniz bilgiler benim gibi sakin yerleri sevenler için özendirici. Gezi yazılarınızı merakla bekliyorum sevgili Begonvil Sokağı. Muhabbetle.
3 Mayıs 2018, 08:56
Gitmiş kadar oldum..
Beni her zaman çok etkileyen bir adadır Kınalıada..sanki bir parça oralarda kalmış da bir an evvel gidip almam gerekiyormuş gibi hissediyorum..
Güzel anlatmış daha da güzel fotoğraflamışsın..albüm gibi..
3 Mayıs 2018, 08:56
Bir daha ki sefer, daha geniş bir zamanda Adalar’a da gidelim birlikte inşallah. Benim için çok kıymetli, zevkli bir yolculuk olur. İyi ki sizi tanıdım hep var olun sağ olun. Muhabbetle..
3 Mayıs 2018, 13:31
İnşallah yakın zamanda tekrar gider, doyasıya gezme fırsatın olur. Kınalıada ile ilgili hissin de ilk gittiğinde yaşadığın bir güzellik ya da beraber gittiğin kişinin de etkisi vardır belki, aklımızdan çıkmayan yerler hep başka izler de taşıyor sanki.
Bakir, sakin yerler, tabiatta çocuk gibi mutlu oluyorum. Dinlendirici ve huzurlu oldu Ada gezmesi.
Beğendiğine memnun oldum. Muhabbetle..
12 Temmuz 2018, 21:06
İstanbul’da yaşamama ve çok sevmeme rağmen bir türlü gidemiyorum ne yazık ki yoğunluktan bu yazı ateşledi beni ilk fırsatta gidiyorum çok güzel olmuş bayıldım
13 Temmuz 2018, 10:51
Aslında çoğumuz aynı haldeyiz, bazen bu şehirde yaşamayıp her yerini görüp giden birilerini görünce ben ne yapıyorum ya da yapmıyorum diyoruz:) Bazı yerleri gerçekten trafikle kalabalıkla boğuşarak ulaşılacak güzellikler ama Adalar kolay, hem vapurla deniz hem de adaya inince full kafa dinlemece (yazın çok kalabalık ama yine var bir köşe sakince:)
Bu yazı beni ateşledi dediniz ya fena ateşlediniz beni şimdi, bazı teknik konular ilk defa bu kadar yavaşlattı tempomu ama vites büyütmenin de vakti geldi.
Sağ olun var olun:)) Sevgiler benden..