Yeşil… Mavi… Marmaris… Marmaris spor futbol takımı amigosu gibi bağırmak geldi içimden. Keyfim yerine geliyor doğanın içinde. Söğüt, Selimiye ilk aklıma gelen yerlerdi. Araştırıldı, rota oluşturuldu, Marmaris Selimiye gezisi başladı. Ağustosun en sıcak günlerinde yoğun bir yaz yağmuru hatta sağanak ile geçtik Sakar Geçidi’nden, ormanların içinden. Bu nasıl güzel bir kokudur, can suyu mübarek. Açın pencereleri çabuk, yağmuru emen toprak, suyu içen orman, dağ kekiği kokusu. Böyle de şiirsel işte.

Selimiye’den önce Orhaniye manzarasında mola
Yol boyu öyle güzel manzaralar var ki gel de durma. Fotoğraf Selimiye’ye az kala, Orhaniye. Güneş azıcık düşmüş dağlar üzerine ama hava kapalı, otlar da hala ıslak. Uzun uzun seyretmek istiyor insan. Bir hasretlik var içimizde..
Selimiye’de konaklama
Selimiye’de yat turizmi yoğun, bu nedenle pahalı olacağı kanısı var. Konaklamada apart seçeneği ile kendi mutfağında pratik yaz sofraları kurmak bana zor gelmiyor, kalabalık sevmiyorum. Büyük marketler var, yeme içme mekanları da çok, her zevke bütçeye hitap eder.
Kaldığımız apart köyün girişindeydi. Çarşı ve marinaya yakın ama gürültüden de uzak. Kıyı boyu ve tepelerde pek çok konaklama imkanı var, seçenek çok. Tekne turları da çok, ister kiralayın ister tura katılın. Kısaca Selimiye tatil bütçesini üzmeyebilir.
Marmaris’in en güzel koyları
Akdeniz’e gidince Ege’yi unutuyorum biraz. Vefasız da değilim ama yeşilinin zenginliği, denizi aklımı çeliyor. Selimiye’ye gök gürültüsü ile unutulmaz bir giriş yaptık ve bugün dinleniriz artık deyip hemen bir çay demledik. O da ne güneş bir çıktı, bir açtı. Amanın, durulur mu? İsterseniz marina civarı kıyı boyunca da denize girebilirsiniz, berrak, temiz. Ama 1-2 km kadar gidince Sığ Liman , Akkum koyu var. Yorgun da olsanız oraya gidin, değer.

Sığ liman kocaman bir doğal havuz
Sığ Liman junior koy
Sığ Liman küçük bir koy, adı gibi sığ. Denizin içinde kurumuş çim hissini veren yosunlar var biraz ama rahatsız edici değil. Açıldıkça koyun yanına gizlenmiş Cennet Koyu’nu görürsünüz. Yangınlarından sonra orman içinden giden yol kapatılmış. Koyu kucaklar gibi duran tepelere doğru yüzmek çok hoş.
Selimiye akşamları
Gün batımında kıyıda olup en az bir kere gün batımı izlemeli. Akşam çarşıda, kıyıda mekanlarda hareketlilik başlıyor. Sohbet ve dondurma eşliğinde kıyıda oturup, uzaklardan gelen fasıla eşlik ettik. Taşları saydığımız denize ayaklarımızı soktuk. Öbek öbek insanlar, sesler var ama gürültü yok. Sevdim bu hali. Yat turizmi halk turizmi değildir ya, burada halk da yat da keyifli geldi bana.
Çiftlik Koyu’na gidiyoruz
Selimiye’de hangi koya gidelim? Kleopatra plajı, Sedir Adası’na gidelim dedik ama buraya uzak. Hadi uzaklığı geçtim, kişi başı 125 tl giriş ücreti nedir? Hadi onu da geçtim, çok kalabalık. Rotayı Çiftlik Koyu’na çevirdik, çok iyi ettik.
Bayır köyü tabelasından girip, köyün kenarından ormana doğru ilerlerken köy aşağıda kalacak. Kıvrılarak giden yol ve çam kokusu ile Çiftlik Koyu’na ulaştık. Yol pek güzel, benden söylemesi.
Tesisi, plajı, iskelesi var, kıyı uzun sakin bir yer bulmak mümkün. Yabani bir böğürtlen ağacının gölgesinde, cam gibi denizde yüzmelere doyamadığınız bir gün geçirdik. Tekneler, kıyıya yana şan tur tekneleri herkes kendi halinde. Yeşile maviye doymaca…

Çiftlik koyu pırıl pırıl
Kız Kumu’nu da görelim
Bayır Köyü’ne uğramanızı öneririm. Köy meydanında 1900 yaşındaki çınar ağacının altında bir çay içilmez mi? Aslında daha çok kalmak istedim ama kafaya koyduk bi kere Kız Kumu’na da gideceğiz. Orhaniye yoluna saptık, Kız Kumu’na ayaklarımızı soktuk. Denizin ortasında patika burası. Meraktan gidilir ama yüzmek için cazip değil. 360 derece dönerek çekip reels arşivine koyduğum video burada.
Son gün erkenden Sığ Liman’da kulaç attık. Dört bir yanında orman, masmavi suyun içinden kocaman bulutlu gökyüzüne bakmak çok huzurlu… Deniz bisikletine binenler vardı, kiralanıyorsa süper, biz bunu niye kaçırdık. Evet yatımız yok ama deniz bisikletimiz olabilirdi. Bi dahaki sefere…
Selimiye’yi sevdim, Alaçatı gibi diyenler olacaktır ama huzurlu tarafını ve doğal güzelliklerini gördüm. Belki ihtiyacım olana odaklandım, yine gitmek isterim. Güzel anları kaydettim, burada..

Turgut Şelalesi, şelalemiyor
Turgut var şelale yok
Turgut Şelalesi’ni de görelim, kahvaltımızı orada yapalım dedik. Off road yol beklerken kaya ve kütüklerle kapatılmış yolu bulduk. Ortada kimseler yok, yan tarafta hafif eğimli geniş patika var. Dönsek mi, ne yapsak derken Safari ciplerini ve turistleri gördük. Küçük bir kafede kalabalık kafilenin içinden ilerledik. Sora sora şelaleye gelmişiz ama o da pek yok…
Yolu olmayan yere bu kadar insan nasıl geldi? Madem bu kadar insan geliyor, doğru dürüst tesis niye yok? İki çay bir limonataya o kadar para alınır mı? Bu kadar turist geliyor, insan ortalığı toplar, kırılanı onarmaz mı? Safari turcular, bu halde bir yere turist nasıl geliyor? Suyu çekilmiş şelaleye, gelen atlıyor. Safari değil de shopping tur gibi ortam. Bence şelale kaçmış ama Turgut’a değil…
Marmaris’i seviyorum, sakin koylarını, yeşilini, mavisini… Buradan Datça‘nın renklerine doğru yola çıktık…