Kağıda iki cümle yazdıktan sonra buruşturup attı. Ayağının dibinde biriken kağıtlar yeşil halı üzerinde otlayan koyunlar gibi göründü gözüne. Allah’ım aklımı koru, biraz daha burada böyle durursam bu kağıtlar martı olup kafamın üzerinde uçmaya başlar. Hem bu kağıt israfı nedir arkadaş? Artistik hareketlerle kağıtları büküp atmalar, bir A4 topu kaç lira? Sanki bir işe yarıyor, en iyisi güzel bir kahve yapayım kendime de zihnim açılsın. Adını bilmediğim şu eflatun çiçek kokusuyla odayı yıkadı resmen, bir tutam kokluyorum topluyorum kendimi. İstanbul parfümüdür diyerek koparıp bir dal veren teyze, her şeyi mi şifa bu şehrin?
Platon platonik miydi acaba?
Ortaokulda yakın arkadaşları ona Platon derdi. Hep platonik bir sevdiği olduğu için bu adı vermişlerdi, bir de dersleri iyiydi, ağzı laf yapardı, kalemi de sağlamdı. Onların yanında filozof gibi kalıyordu, o yüzden bu ad ona çok uymuştu. Mutfakta kahvesini hazırlarken aklına geldi, güldü. Onlar hiç sıradışı olamadılar ben de hiç normalde uzun süre kalamadım diye düşündü. Hep görüştüler çünkü sadece okul arkadaşı değil aynı mahallenin çocukları idiler. O zamanlar sacayak adında bir grup kurmuşlardı, üçü bir araya geldi mi hayallerin ardı arkası kesilmezdi. Belki birbirlerine çok zıt oldukları için iyi anlaşıyorlardı.
Her çiçeğin bir öyküsü var
Hala görüşürlerdi, biri hariç. En sakin ve ayakları yere basan, gerçeğe yakın hayalleri olan, grubun miskin lakaplısı aralarından en önce ayrıldı. Üniversite bitince çıkan kısmetlerinden birine karar verdi. Çocuk zengin, okumuş, iyi bir ailenin tek oğlu, tek düşündürücü tarafı yaşadığı şehirden ayrılacak olması idi. Ama güzel bir şehirde, imrenilecek bir hayat umarak evet dedi. Hiçbiri ummadı ki bu evlilik kötü gitsin. Hiç ummadılar ki mutsuz olacak, içine atacak dert sahibi olacak. Daha 40 yaşlarında amansız bir tümör ölümünün dışarıdan görünen sebebi oldu. İnancını ve şükrünü son anlarına kadar korudu ama kocasına dargın gitti. Adı Melek idi, annesi adı gibi yavrum diye çok ağladı arkasından, gözyaşları akmasa da sonraları da hep ağladı.
Mutfaktaki masada oturup kaldı…Ah Melek sana miskin dediğim için çok kızıyorum kendime ama en tezcanlı sen çıktın içimizde, en önce sen gittin çok burulduk, ta içimizden vurulduk. O saçlarını sıfıra vurduğun günkü bakışların hep aklımda. Seni üzen kim varsa bu dünyada da ahirette de yansın. Çiçeğimizdin sen bizim sacayak eksik kaldı, topal olduk şimdi…
Grubun en güzel ve alımlısı, aklı da gerçekten hep bir karıştan yukarıda olanı süslü Serpil de pek umduğunu bulamadı. Birini sevdi, evlendiler ama demek ki sevdiklerini sanmışlar, ayrıldılar. Sonra duyduk ki 17 ağustos depreminde ölmüş ayrıldığı eşi. Oradan oraya savruldu, yüzü hep güldü ama gözleri değil. İkinci evliliği sevgi değil mantıkla oldu, öyle de devam ediyor. Şimdi gözlerinin içi gülüyor çünkü anne oldu varsa yoksa oğlu…
Nar çiçeği ne oldu?
Hem kadınlar çiçektir derler hem de mor çatılar kurarlar kadını korumak için. Şiddet görmüş, yüzü gözü morarmış kadınlar geliyor gözümün önüne bu ismi duyduğumda. Her çiçeğin bir öyküsü var dedim ya tıpkı Nar çiçeği’nin yaşadıkları gibi… Sorun çiçek olmak da galiba, yaprak belki ama odunumsu gövde olmak lazım adaletsiz ve dengesi bozuk dünyada. Kadına çiçek olmak yakışmıyor bu durumda, sevgiden geçmiş saygıdan ümidi kesmiş toplumda sadece çiçek olduğunu hayal eden kadınlar ayakta kalıyor.
Ben mi? Ben roman yazacağım hem en normal hem de en sıra dışı olarak yaşadıklarımı ve anlatamadıklarımı yazacağım. Romanların hepsi uydurma mı? Ne kadarını doğru yazsam ne kadarını uydursam bir karar versem hemen başlayacağım. Adını da buldum bile eflatun çiçek olacak, baharı müjdeleyen, güzel kokan, nahif ama dayanıklı. Kadın gibi işte…
2 Kasım 2016, 10:24
Yazın ben takip ediyorum, çıktığında ilk alan ben olacağım inşallah. İsmine de bayıldım Eflatun Çiçek, dilerim her şey gönlünüzce olur…
2 Kasım 2016, 10:24
Yazılarınızı +1 yapamıyorum :(Buton yok mu 🙁
2 Kasım 2016, 10:24
Okul zamanlarında hep oluyor bu sac ayakları. Teker teker dağılıyor bir taraflara. İnsanların yaşayışları da farklılaşıyor büyüdükçe ve beraber olma istedi de pek kalmıyor.
2 Kasım 2016, 10:34
Kalanlar da can simidi gibi oluyor ama… Can dostu dediğimiz sevgileri yakalıyoruz onlarla.
2 Kasım 2016, 10:36
Sayfada yazı bittiğinde yorum kısmı başlamadan bunları da okuyabilirsiniz bölümünün üstünde küçük yuvarlak butonlar var oradan olur diye tahmin ediyorum…
2 Kasım 2016, 10:40
Kalemden dökülenler yavaş yavaş neden olmasınlar haline geliyor mu acaba? Öyküde, kahramanın bir kahve içimlik zamanda aklından geçenleri yazdım ama belki ihtiyaç ve istektir. Tecrübeli bir kalemden teşvik ve duaya sebeb olması bile yazmak için yeterli. Sevgilerimle..
2 Kasım 2016, 19:23
Ne güzeldir okul grupları. Benim de vardı. Beş kızdık biz de. Biri çok uzak ülkede. Diğerleri ayrı kentteler. Biri arada bir "cee" der. Hayatı gidip gelmelerle geçer.
3 Kasım 2016, 08:10
Ne güzel olmuş bu anlatım. Başlık zaten çok ilgi çekici. Yaşanmışlık gibi geldi, bir hikayeden çok. Eğer öyle ise Meleğe çok üzüldüm =( ve o zaman inşallah hikayedir dedim. Yüzü hep güldü ama gözleri değil satırı ise beni benden aldı. Yüreğinize, kaleminize sağlık sevgilerimle
3 Kasım 2016, 08:44
Teşekkür ederim.. Aslında bir kahve içimlik zamanda akıldan geçen hayat kesitini yazdım. Bu tür yazılarda zihnimde kalanlar karışıyordur ama pek kendimle alakalı yazmıyorum bir tane hikaye var o şekilde. Fazla uzun tutmadan kısa anlatıma sığdırmaya çalışıyorum, sıkmamak için. Melek ise tam olmasa da evet öyle bir dostum var. Rabbine kavuştu, benzer şekilde ama daha üzücü bir seyir oldu onun ki. Yazılsa dramatik, yüreğe dokunucu. Bilmeden kurgulayıp yazarsın ama bilerek yazmak istemem.Hangimizin yüzü gülüp gözleri gülmeyen zamanı yoktur ki ancak can dostlarının farkına vardığı? Sevgi ve tebessüm dolu günleriniz olsun hep, sevgiler..
3 Kasım 2016, 23:32
Çocukluğundan şimdiye dostluk taşımak gerçek bir şans. Yükünü paylaşmak, çocuk olmak, nazlanmak eski dostlarla oluyor. Ama zaman rüzgar gibi etkiliyor illa ki savruluyoruz biraz. Gurbet de zor mesafeler ama daha yaşlanmadan kendi yaşlarında birinin ölümü de başka bir hayat tecrübesi. Güzel hikayelerimiz olsun dileyelim..
4 Kasım 2016, 19:28
Evet çok üzücü, Rabbimden Rahmet diliyorum arkadaşınıza 😔. Bir kahve içimine bu kadar güzel bir hikaye sığdırmak da ayrı bir yetenek. Gerçekten öyle değilmi bazen en yakınımız da ailemiz dediğimiz fertler bile farketmiyor gözlerin gülmeden baktığını, kahkahanın ardındaki göz yaşını. Ama işte doğru cümleyi yakalamak çok önemli ya sizde tam bunu yapmışsınız. Yüzümüzün değil de gözlerimizin güldüğünü farkeden dostlar nasip etsin Allahım hepimize 😊. Sevgilerimle ❤💕