İlk defa uçağa bineceğim, heyecanlıyım… Saati duymam, kalkamam da uçağı kaçırırım diye doğru dürüst uyuyamadım. Neyse havaalanına zamanında geldim, bilet işlemleri nasıl yapılıyor acaba, bilmiyormuş gibi durmayayım da. Sıradaki şu sarışın kız konsoloslukta vize için bekleyen kız değil mi?
-Merhaba!
-Aa merhaba, aynı uçakla gidiyoruz galiba.
-Ya çok sevindim, bu kadar olur.
Evet bu kadar olur beni bilen, duyan, anında cevap veren Rabbim okyanuslar ötesi için yol arkadaşı gönderdi. Bütün işlemleri beraber yaptık, o da yalnız. Kocaman uçağın orta kısmındaki koltukların en ortasında yan yana oturduk. Onun ikinci gidişi, ilkinde yabancı dil kursu için gitmiş bütün yaz kalmış. Kalacak yer, okul epey bir para harcamış ama şimdi hem çalışacak hem de okuyacak çünkü babası zaten yok annesi de iflas etmiş. Zenci bir çocuktan söz etti, sevmişler birbirlerini ara sıra konuşmuşlar Türkiye’ye döndükten sonra da, belki onu da ararım dedi. Rahat biri, hayata benim gibi bakmıyor ama iyi kız Selda. Yolculuk nasıl geçti anlamadık, gurbet hemen yakınlaştırıyor insanları kader birliği gibi bir şey. Uçaktan inince havaalanında da çok yardımı oldu, o olmasa kulağıma fısıldadığı ingilizce cümleleri nasıl toparlardım bilmiyorum. Evet doğru, ingilizce bilmeden İngiltere’ye geldim Allah’ım ben ne yapıyorum?
Elindeki A4 kağıtta adım yazılı kişi Mrs. Smith olmalı. İyi başladım, koca ülkede hepimizin aşina olduğu İngiliz ismi. Ben Smith, john Smith…
-Hello!
He mı deseydim, hello diyen yok ki. Sessiz, sakin bir araba yolculuğunun ardından 40-45 dakika içinde evdeyiz. Kapıyı açar açmaz dev bir köpek, bana bizim minik köpeğimiz demişlerdi. Ondan korkuyorum ama sonradan öğreneceğim, içinde küçük bir köpek var gerçekten. Çocuklardan kız olan iri yeşil gözleriyle bilmiş bilmiş bakıyor, küçüğü erkek olan bildiğin enerji küpü. Ailenin en sevecen ferdi anne, hiç İngiliz gibi değil çünkü Maltalı. Esmer, ince uzun, hoş bir kadın. Bu ülkede çoğunluğun olduğu gibi tam İngiliz olmayan bir aile ile yaşamaya başlıyorum.
Odama çıkıyorum, büyük çift kişilik yatak kadar bir oda. Ama sevimli, tam karşıda pencere var sokağa bakıyor, odayı tarif ederken manzaralı demişlerdi, buymuş. Girince hemen sağda kapının arkasında bir dolap, onun önünde yatak, yatağın karşısında aynalı şifonyer. Nasıl içim sıkılıyor, bu kadar özgürlük meraklısı bu kadar başına buyruksun, al. Nefs terbiyesi buna denir, zaten kendime değil yaptırana bakıyorum. Başla çivileri sökmeye istediğin yerden. Kendin karar verirsen acıtmaz, başkası zorlar veya isterse acıtır, çizer, kopartır. O zaman hasta eder şimdi şifa olacak başka çare yok. Kendin istedin…
Akşam yemeğinde italyan pasta var yani makarna ama sosu güzel dönünce yıllarca o sosu yapıp arkadaşlarımı ağırladım. Haftalık yemek listesi yapıyor Carmen (anne) hangi gün ne yenecek belli, ingiliz tarzı, kuru, sade menüler, işin enterasan tarafı kocası büyük bir otelde aşçı ama evde menü tabldottan hallice.
Sabah erkenden gün başlıyor, Carmen enerjik bir kadın onunla frekansımız tuttu. Hemen radyoyu açıyor, melodiler usul usul eve yayılırken uyku mahmurluğunu atmak daha kolaylaşıyor. Harry up! sabah sık sık kullanılan cümle, böyle böyle öğreneceğim konuşmayı. Çocuklar da wait wait! diyor. Kahvaltı, okul hazırlığı ve derse yetişme maratonu. Allah yüzüme baktı deriz ya, tam öyle oldu, okul evin karşısında yine de zor yetişiyoruz. Öğleden sonram boş, okul ayarlayacağım, geri kalan zamanlarda da o otobüs senin bu metro benim dolaşacağım. Soğuk yerler, ruhu da soğuk ama düzenli ve sevimli. Çok katlı bina yok, evler bahçeli, yeşil çok, sokaklar temiz, sürücüler çok nazik ama gene de bir memleket özlemi öyle böyle değil.
Günler benzer tempoda devam, bu ilk hafta içinde şehir merkezinde karakola gidip kayıt yaptırmam gerekiyor. John tarif etti çıktım yola, otobüs metro şehir merkezine geldim ve ikinci defa tam sıkıştığım anda yine yardım geliyor. Tam metrodan çıktım Selda ile karşılaştık, küçük mucizeler herkesi dolaşıyor ve karşılığında şükür istiyor o kadar. Binlerce kez şükürler olsun, karakolda işimizi hallettik çıkınca bir kafeye oturduk sohbet ettik. Hoşuma gitti, ürkerek ama kendime bile belli etmeden, bir karar aldım ve yolunda gidiyor. Bu rahatlıkla saati unutmuşuz, akşam biraz geç kaldım ama telefonla aradım haber verdim. Derdimi ingilizce anlatıyorum ve buna çok şaşırıyorum. Fransızca öğreneceğim diye geçen yıllarım diye iç geçirip, eğitim sistemine verip veriştiriyorum içimden.
Hafta sonlarım boş, Selda ile haberleşip buluşuyoruz. Onun bir sürü Türk arkadaşı var, benim de arkadaşım oldular. Tam bir dünya şehri burası, her ülkeden, ırktan insan var herkes bize göre sıfır ego denecek kadar kendi halinde en çok bunu sevdim. Bazen hep burada kalayım hissine kapılıyorum ama ezan sesi duymadan gün bitmesi alışılacak gibi değil. Sabah saba makamında ruhumun derinliklerine işleyen ezanla davet edilmeyi öyle bir özledim ki. Yok altın kafes de istemem sırça köşk de illa ki evim illa ki vatanım. Burada bir ramazan geçirdim tek öğünle, teravihleri kah kıldım çoğu kılamadım. Carmen orucu sordu, anlattım o da benzeri bizde de var dedi, her yemekten sonra dua ediyorlar sadece, elimde tesbihi görünce de sordu çekerek my god, my god, Allah, Allah dedim onu da anladı, it is good dedi. Annemin ölümünden sonra hiç bırakmadığım yasinimi burada da okuyorum. Uyku gözümden aksa da, çünkü bekliyorlar biliyorum. Her gün kur’an da okumaya çalışıyorum bana dost oldu ayetler, yaren istersen kur’an yeter ne demek anladım. Anlamaya başladığım ne çok şey var.
Çok yürüyorum burada ve ne iyi geliyor bana. Hem yürüyorum hem düşünüyorum bazen de hiç düşünmemenin denemelerini yapıyorum. Yalnız tekne geldim öyle gideceğim biliyorum, çünkü hala bir çok şeyi kendimle bile paylaşmıyorum ama böyle de olur demeye başladım bu da bir başlangıç. Yeni başlangıçlara şans verdikçe kendime yakınlaşıyorum…
10 Ekim 2016, 15:32
Yurt dışında yaşamak hiç aklımın ucundan geçmiyor. Gezip, dolaşmak amacıyla bile gitmek hiç hayalimde değil. Ülkemizde bile pek çok davranışınızdan yadırganırken, oralarda yaşamak büyük sıkıntı olsa gerek.
10 Ekim 2016, 15:35
Ya gezmeye gidersiniz, ya rızkınız için gidersiniz ya da sağlık vs. keyfi yurdunu bırakıp kim gider aklı seli olarak bilmem. Hikayeler gerçeklerden rol kapar doğru ama nasip oldu mu yazıldı mı gurbet diye ne yapsanız nafile. Ama sıkıntı ama özgürlük gidiyor insanlar.
10 Ekim 2016, 19:28
Uzun kalacaksınız gibi. Okumak hoştu 🙂
10 Ekim 2016, 19:39
Ben de bilmiyorum, yeni tanıştık tekneyle. Tatlı dilli, hoş biri pek sağı sollu belli olmuyor,gönlü ne isterse yapsın. Hayırlısı..♡
11 Ekim 2016, 08:10
Farklı yer,farklı kültür 🙂 Kolay gelsin 🙂
11 Ekim 2016, 08:12
Kendi düşen ağlamaz.. Atalarımız ne güzel sözler söylemiş, o sözlerle yaranı sar, motive ol, yol haritası yap. Sağolsunlar..
11 Ekim 2016, 17:08
İngiltere soğuk üşümesin yalnız tekne dikkat etsin. Sevgiler
11 Ekim 2016, 17:10
Bu hikaye kahramanları söz dinler mi? Ben den yazması gerisine karışmam. Sevgi ve selamlarımla..
11 Ekim 2016, 17:50
aaa ne güzel. ama anlamadım. şimdi mi gittin. aile yanına. nasıl neden ki, dil kursu mu, böyle bişi mi, bak çocuk bakmak için de oluyo. yoksa eski bişi mi, yoksa aile yanında dil için mi. ne güzel bişi. londra da iyi seçim olmuş 🙂
11 Ekim 2016, 17:57
Ardarda sorulara bayılırım. Ben şimdi kocaman oldum, anneyim ama çocuklarıma iyi örnek olabilecek her türlü çılgınlığı yaparım!! Yazmak nasıl bir şey söylememe gerek yok, arife tarif olur. Kahraman özgür, aklı selim yani işi zor hem özgür hem aklı selim pek uymuyor. Kararlar almak, bunları cesaretle uygulamak ve kendini bulmayı anlatmak istedim. Geleneksel bir kadın tipi üzerinden de gidilebilir, öz aynı olduktan sonra dışı kolay yazmak birazda terzilik zaten bak gene tere sattım gibi oldu:)
11 Ekim 2016, 18:12
🙂 hımmm karışıkmış, yanii, dil eğitimi mi dil dışı bişi mi, yaşamak için mi, gezmek mi, ama hoş bişi tabiii, herkes yapamaz sanırım böyle şeysileri 🙂
11 Ekim 2016, 23:01
Tekne kadar olamasam da kendimi gördüm onda. Viyana'yla gittiğimde tek kelime Almanca bilmiyordum. Tanımadığım insanların yanında kalacak kadar cesur değildim ama kilise yurdunda kalmıştım. İlk gün Okul kaydımı yapmaya giderken kara kara düşünüyordum Nasıl anlatıncam derdimi diye ama gördüğüm ilk Türk'e yapıştım o da bana yardım etmek zorunda kaldı ;))) bizde de bir teknelik varmış demek Zaman'ında 😉
11 Ekim 2016, 23:16
Hoşgeldiniz Meryem'in annesi, abiler darılmasın Meryem hem küçük hem kız abi olmak kolay mı? Kıskanıyorlar mı diyeceğim, en küçük dışında büyük ile ortanca kıskanmaz gibi geliyor, inşaallah öyle olur annelerinin biri sağ öbürü sol eli olurlar. Dışarıdan bakınca hiç yapamam dediklerimiz iş başa düşünce öyle bir yapılıyor ki, işte o zamanlar büyüyorsun, olgunlaşıyorsun. Gurbet başka bir şey ama farklı dünya ülkeleri görmenin ve yaşamanın insana çok farklı kazanımlar getirdiği de bir gerçek, siz yalnız tekne değil büyük bir gemi gibisiniz ailece bu da çok keyifli, daim olsun. Ama zamanında bir teknelik olduğu kesin, yüzmek iyidir… Çok sevgilerimle…
12 Ekim 2016, 12:20
Aynen tahmin ettiğiniz gibi durumlar. 2 büyük eve kız Bebek geldi diyenhavalara uçuyorlar. Kıskançlık yok da kucuk olan 2 yasındaki abi sevilen derken vuruypr her fırsatta. Nüfus acısından gemi olduk değil mi 😉 Allah fırtınalarda ayakta kalabilmeyi nasip etsin ki bilinmeyen açık sularda gezmek ufku genişletse de özellikle cocuklar için istenmeyen fırtınalara sebep olabilir. Geminden düşüp yollarını kaybetmesinler de….
12 Ekim 2016, 12:28
Dünya zaten bir sefine-i Rabbani, amenna. Üstelik siz maşaallah tecrübeli kaptanlarsınız. Teslimiyet var tedbir var o zaman tevekkeltü alallah… Gurbette olan yakınlarıma hep güzel şeyler söylemek nimet olan haliyle konuşmak istiyorum çünkü özlüyor insan ama vazifemiz var ki gönderildik diyebilmek de büyük lütuf. Mevlam neylerse güzel eyler, hayırlısı neresi ise orada istihdam edilelim. Çocuklar konusunda hepten elimiz kısa bizde sahibi sahiplenir diyerek görevimizi yapmaya çalışıyoruz hep. Bu arada küçüğe Meryem'in elinden oyuncak mı en sevdiği neyse artık bütün yolları deneyin, Allah kolaylık versin ama onun da işi zor hem kendine ortak geldi hem annesine… Allah'a emanet olun…
12 Ekim 2016, 22:21
Amerika da ilk gün daha valizleri eve koyamadan , türkçe konuşmalar duymuştuk, ben gaipten sesler duydum sanmıştım , onu hatırlattı bana 😀
Ne olursa olsun gezmek dışında başka bir ülkede yaşamak istemem , hiç sevememiştim .
12 Ekim 2016, 22:32
Ama kabul et yurt dışına giden ve uzun kalacak olanlar bir süre geçip de bir Türk gördüler mi, boynuna sarılmak istiyor, toprağım diyerek. Katılıyorum fikrine, gezmek tamam ama yaşamak, vatanımdan başka yerde yok istemem.