Zaman ve sağlık, bunların yanına bir de sevdiklerimizi ekleyelim. Hayatta iken, elimizde iken hiç kıymetlerini bilmediklerimiz… Zamanın boşa kullanımı sinsice nasıl bir sektöre dönüştü hepimiz anlıyoruz ama bağımlılıktan muzdarip milyonlar olarak hep ok gösterilen yere doğru topluca gidiyoruz. Ben topluma karışmam ama ağırlıklarımı ya da prangalarımı atıp hafiften terk-i diyar etmenin niyetlerindeyim uzun süredir. Hem zamanını boşa harca hem suni polemikleri dinle, bazen hoop ne oluyoruz demek zorunda kal ama boşa konuşanların çoğu sadece jest-mimikten ibaret emoji gibi oldukları için savunman da içinde kalsın. Hadi konuştun, derdini anlattın diyelim. Çoğunlukla değişen bir şeyin olmadığı, bir zaman sonra temcit pilavı misali aynı konunun önüne geldiği bir kısır döngü…
Sanal ortamlarda dışarıdan bir iki rastlayıp, ucundan kıyısından tanık olduğum incir çekirdeğini doldurmayan, körlerin sağırların birbirini ağırladığı ya da kiminin kendi kendine gelin güvey olduğu tiyatral konular zamana ve sağlığa ne kadar ters değil mi? Oysa “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme konusunda aldanmıştır. Sağlık ve boş zaman…”* Blogların sosyal medya içerisinde farklı ve özgün bir yapıya sahip, kalıcı mecralar olduğunu düşünüyorum. Baştan beri ortak fayda içeren yazılar yazmaya çalıştım. Bildiğim, yeni öğrendiğim ne varsa ya da kalbimden geçip süzgeçten düşen ne varsa samimice yazdım. Zaten sosyal medyayı aktif kullanan biri değilim ancak bloglar daha kişisel ve daha korunaklı sanal mekanlar olmasına karşın bir sürtüşme bir hırs bir hesap-kitap yapma eğiliminden söz edilmesi, yaşanması çok sıkıcı.
Blog yazan kişi de kendi çapında bir yayıncıdır ve okuruna karşı sorumluluğu vardır. Diğer sosyal medya hesaplarında bilinçli olarak tercih eder, adresini yazarak gider bulursun ama bloglarda yazdığın her şey artık sanal alemde sürekli dolaşıyor ve kime ulaşacağını kestiremezsin. Blog dünyası ne kadınlar matinesi ne de erkeklerin kahvehanesi olmadığı gibi her şey sınırsız kulüpler de değil. Ancak yine de küfür geçen içeriklerle karşılaşmak normal mi? Lütfen herkes fikirlerini söylesin. Ben zannetmiyorum ki, Blogger’ın da kuralları olmasın. Küfür etmek yeri geldiğinde bir ihtiyaçtır belki ve herkes kendi dağarcığına ve yerine göre kullanır. Ancak küfür genelde bireysel olur, ortalığa küfürlü paylaşım yapmanın bir faydası olmadığı gibi sadece küfür etmekle yetinmeyecek bir babayiğide denk gelirse sanal alemin en ücra köşesine de kaçılsa elinde ip ile gelir seni bulur. Ha bir de bilişim suçları var. İsteyen legal isteyen illegal yoldan muhatabını bulur. Hani bloglar sakin, güvenli limanlardı?
Okumak kadar yazmak da tutku, ortaya koymaksa cesaret… Bu sözü blog sayfamın sağ köşesine yazdım, koydum. İlgi alanıma giren, kendime yakın gördüğüm, faydalı ve keyifli bulduğum çok sayıda bloğu okumaya çalışıyorum. Bazılarına yorum yazıyorum ama hiç bir zaman mış gibi yapmamaya özen gösteriyorum. Bloglarda yorum sorunsalı konusu Yaşamdan Yazılar blogunda şu yazıda çok sayıda katılımla çok güzel dile getirildi. Ancak bloglarda yazıyı okumadan yorum yazanlar bile var tahmin ediyorum. Birbirimizin zamanına talip oluyoruz, ne boşa harcayalım ne de boşa harcatalım. Bazen dükkanı kapatıp gitmek bazen de yeni şubeler açayım bütün çarşıda bilineyim istersiniz ya, esnaflığın güzelliği dükkanın önüne iskemleyi çekip, çırağın sulayıp süpürdüğü sokakta komşularla, müşterilerle hasbihal etmektir biraz da. Esnaflık örneği işin emek ve samimiyet tarafı ise bir de entelektüel boyutu var, bu da ciddi bir sorumluluk. Her okurun yeri aynıdır yazarın gözünde, belki önce kendine ama asıl okur için öğrenip, sağlamasını yapıp yazıyorsun. Aslında hepimiz içimizden burası benim tapulu yerim diyoruz, ancak paylaşılan ne varsa bize enerjisiyle mutluluk da verse sorumluluklar da yüklüyor.
İnsan öte alemlere namzet ve hep hafiflemek hatta uçmak isteğinde. Kuş gibi kanatlı değiliz ki ne yapıyoruz, balon gibi ağırlıkları atıyoruz en fazla. Zaman ve sağlık iki değerli nimet, zaten full aksesuar, son teknoloji yaratılmışız. Ağırlık yapan, gereksiz yükleri attık mı kim tutar bizi? Herkesin varmak istediği yere doğru yolu açık olsun o zaman. Daha yazacaklarım var ama biliyorum uzun olursa okumak sıkıcı geliyor. Sizin de bloglarla ilgili görüşlerinizi bekliyorum.
Allah zamanımızı da enerjimizi de bast etsin hepimizin… Zaman su gibi akıp gidiyor enerji desen sık sık şarjı bitiyor.
12 Eylül 2017, 22:24
Öyle önemli konulara değinmişsiniz ki gerçekten de kaleminize sağlık. Kendimce faydalı buldum bir kişiye şimdiden fayda sağladınız bile.
Bende zaman konusunu epey düşünenlerdenim. Hep yok ben zamanımı boşa harcamam desem de gece yatıp kendi kendime günün muhasebesini yaptığımda her ne kadar uğraşsam da yine zaman kıyısından köşesinden biraz ve ya birazdan fazla boşa gitmiş oluyor. Bazen bu elimde diyorum bazende yok değil diyorum. Sonuçta olan zamanıma oluyor. Zamanla sadece biraz daha zaman geçiyor. Diğer bir mevzu olan yorum konusu ise öyle uzun bir konu ki. Bende muhakkak paylaşılan her yazıyı okuyorum ama elbette hepsine yorum yapmıyorum. Ve asla sırf yorum yapmak için yapmıyorum. Çünkü neden öyle yapalım ki ? Eğer blog dünyasında samimi olamıyorsak daha nerede samimi olacağız ki. Biraz uzun bir yorum oldu. Sürç i lisan ettiysem affola. Saygılarımla. Vesselam…
12 Eylül 2017, 22:40
Aslında bu tür konulara hiç girmek istemiyorum, yaz, çiz, araştır, bir şeyler ortaya çıkar bu senin lisan-ı halindir diyorum ama bireysel de yazılsa sosyal bir zemin burası da. Her yerde benzer davranışlar görülmeye başladı, ben kendi adıma hayatımın sosyal medyaya dönüşmesini istemiyorum. Sade, üretken kimseye burnumu sokmadan başkalarının gölgesini de hissetmeden bir yol… Popüler kültür zaman öğütücü bir sistem, insan egosuna derinden derinden hep bir şeyler fısıldıyor. Bloglar daha dinamik ve kendimize has olmalı, tam da bu noktada yukarıda söz ettiklerimi bağdaştırmıyorum. Zaman en değerli malzeme elimizde, şu an çokça varsa kullanmak için aklımız sağlığımız da varsa iyi kullanmalıyız. Herkes gibi yapmak dayatması çürük bir anlayış..
Fikirlerinizİ paylaştığınız için çok teşekkür ederim, uzun soluklu, başarılı ve keyifli bir blog yolculuğu dilerim..
12 Eylül 2017, 22:41
Doğru tespit ve haklı eleştiri ayarında güzel bir yazıydı. Özellikle blogların kadınlar matinesi veya erkekler kıraathanesi olmadığı bölümünü yerinde buldum. Elinize sağlık, beğenerek yorum yaptım::)
12 Eylül 2017, 22:47
Yazmak, araştırmak ve bunları buluşturup okura sunmak keyifli iş. Yaşadığımız dönem herkesi popüler yayıncı havasına sokup, imtiyazlar vaat eden bir ortam oluşturdu. Oysa işin emek, yeterlilik ve sistemin gereğini yapmak gibi tarafları da var. Üstelik bunlar sıkıcı ve gereksiz değil yapılan işin kalitesini ve kalıcılığını sağlıyor. Herkes bildiği yolda gidecektir, hayırlısı bakalım.
Teşekkür ediyorum, selamlar..
13 Eylül 2017, 10:26
Dükkan ve esnaflık benzetmeleri bu kadar oturabilir.. Ben mahallede büyüdüm ama şu an öyle bir yerde oturmuyorum ne yazık ki, hep de özlüyorum. Sizin benzetmeyi okuyunca belki blogu sevmem bu sebeptendir dedim içimden.. Evet burası da sosyal medya, fakat ne instagram gibi ne de diğer hesaplar gibi hissettim burada. zaten rahatsızlıktan ötürü facebook kullanmayı uzun zaman önce bırakmıştım. ama burası gerçekten farklı Umarım böyle de kalır. Şimdiye kadar garip şeylerle karşılaşmadım şükür, karşılaşmam da inşallah.. Ama burası büyük emek gerektiriyor, ilham almak için geziniyorum, eğer bir şeyden bahsedeceksem iyice bilmeden harekete geçmiyorum, hele fotoğraf kısmı, hikayesini oluştur evde malzemeleri bul ya da git ışığı yakala 🙂 Bence ne yapalım biliyor musunuz? Kötü kalplileri almayalım mahalleye, sonuçta bizim elimizde 🙂 Yazıların okunmamasından bahsediyorsunuz ya, hayatta karşımızda durup da dinler gibi yapıp dinlemeyenler de var, heryerdeler kısacası…
Her kelimesini zevkle okuyorum yazdıklarınızı fikir birliğinden mutlu olarak 🙂
Sevgilerimle
13 Eylül 2017, 10:26
Yazmak, yazdıklarımı paylaşmak mutlu ediyor beni. Takip ettiklerimin yazılarını da okumak hoşuma gidiyor. Ama herkese yorum yapmıyorum. Bana hitap eden yazılara yorum yapmayı tercih edenlerdenim.Diğerlerinin de emeklerine saygı duyuyorum tabii.Henüz dokuz aylığım. Çok fark etmiyorum aslında olumsuz durumları.Küfür hadisesiyle hiç karşılaşmadım mesela. Samimi olduklarını hissetmek benim için yeterli. Zamana gelince akıp gidiyor gerçekten. Biz onu kullanmadan o bizi kullanınca vay halimize.:)
13 Eylül 2017, 10:26
Blog dünyası emek isteyen bir iş. Hemen öyle bir dakika da yorumunu yapıp çıkamıyorsun. O yüzden yazmaya hevesi olmayanlar belli zaman sonra tekrar dönerler kendi mecralarına. Zaman en iyi eleyen araçtır. Sonunda sadece yazmayı sevenler kalacaktır blog dünyasında. Bu arada benim yazıma da link vermişsiniz. Sizin gibi değerli bir blog yazarının sayfalarında yer almak mutlu etti beni. Saygılarımla.
13 Eylül 2017, 10:26
Blog yazmak hayatı kaydetmektir demiş bir blog yazarı.. bu laf çok hoşuma gitmişti. Dediğiniz.gbi gerçekten de blog yazarı hem yayıncı, hem yazar. Ben çokmseverek yazıyorum acemice.de.olsa…sizin gibi.sayfaları da hayranlıkla okuyorum.. hatta çocuklarıma miras olarak kalacak güzel manevi değerlerden diyorum blog sayfalarım ve facebook beğen sayfalarım
13 Eylül 2017, 10:26
Blig yazmak hayatı kaydetmektir demişti takip ettiğim bir blog yazarı. Çocuklarıma blog sayfalarımı ve de facebooktaki beğen sayfalarımı miras olarak bırakıyorum size manevi.olarak diyorum. Sizin dediğiniz.gibi blog yazmak çok ayrı bir değerdir. Harika bir yazı .. sizin bloğunuzda miras kalabilecek özel bir sosyal mecra eseri
13 Eylül 2017, 10:41
Mahalle hissinde hem fikirim, belki çarşı benzetmesinden çok bu daha da yakıştı. Blogları sosyal medyadan ayıran ve özel kılan da bu sanırım. Çabuk tüketme mantığı üzerine kurulu diğer mecralardan farklı çünkü kalıcı. Ben sosyal medyaya fastfood diyorum, blog ana yemek. Hem doyurucu hem lezzetli. Blog için yazı hazırlarken sözünü ettiğin ön evrelerden çok keyif alıyorum, beni hem mutlu ediyor hem geliştiriyor farkında olmadan başkalarını okuyarak ve kendin yazarak genişleyen bir dağarcık oluşuyor. Evde fotoğraf çekimleri tam şenlik zaten, sen bu konuda çok başarılısın bu konuyu içeren bir yazın çok faydalı olur aslında.Zaman içinde okur profili dediğimiz şey oluşuyor zaten, ama ne kadar mahalle gibi de olsa bir yandan da dünyaya sesleniyorsun internette bu da heyecanlı..
Teşekkür ederim Sevgili Ezgi, kal kalbe karşı:) Sevgilerimle..
13 Eylül 2017, 10:48
Yazmak bir tutku gerçekten ve tutku ile yapılan iş mutlaka bir yerlere ulaşır, nicelik her zaman ölçü değil. Tek bir kişi için bile yazsa insan, gerçek ve samimi ise bir bakıyorsun sadece onu dinlemek için bile halkalar oluşmuş etrafına. Dokuz ay gibi kısa bir sürede üstelik çok sık da yazmıyorsunuz ama blogunuz oturmuş bir blog. Motivasyon önemli, yazılarınızda eşinizin destek yorumlarını okudum bir de profil resmindeki küçük hanım var tabi. Zamana yenilmeden paylaşmak en güzeli. Her şey gönlünüzce sürsün blogunuzda da. sevgilerimle..
13 Eylül 2017, 10:56
Zaman içinde elenmek hepimizin başına geliyor, baktık olmuyor ya da benim burada işim ne diyorsak usulca çıkıyoruz. Yazdıklarımız bilemeyeceğimiz kadar çok kişiye ulaşma ve dileriz ki hoş sedalar bırakma potansiyeline sahip, az şey mi? Yazılarınızı keyifle takip ediyorum, güzel değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim. İyi ki yazmış dedirten paylaşımlar çözüme katkı veriyor, kaleminize sağlık. Selamlar..
13 Eylül 2017, 10:58
Söz uçar yazı kalır denir ya, işte onun tam karşılığı şimdi bloglar. Sürekli artan çeşitlilikte bloglar ve paylaşımlar var, herkesin kendine bir yer bulabileceği devasa bir mecra. Sanal bir hatıra defteri de denebilir..
13 Eylül 2017, 11:03
Bloglarda profesyonellik beklentisi olmamalı bence, o zaman özünü yitirmiş olur sanki. Zaten kurumsal bloglar ayrı, onlar profesyonelce hazırlanıyor ve amaç doğrultusunda yayınlanıyor. Ama çeşidi ne olursa olsun kişisel blogların samimi ve doğal olmalarıyla farklı bir yeri var sanal alemde. Haklısınız, miras aslında bu yönünü çok düşünmemiştim. Güzel görüşlerinize teşekkür ediyorum. Sevgilerimle..
13 Eylül 2017, 18:49
''Blog dünyası ne kadınlar matinesi ne de erkeklerin kahvehanesi olmadığı gibi her şey sınırsız kulüpler de değil.'' Bu sözünüz beni çok etkiledi.Altın çöpte de olsa değerini kaybetmez.O yüzden niteliği önemseyen tüm blog yazarlarına saygı ve sevgilerimi gönderiyorum ben de 🙂
13 Eylül 2017, 18:49
Blog yazan arkadaşlar arasında zaman zaman konuşuyoruz benzer konuları. Sosyal medya araçları çoğaldıkça bloglara ilgi azaldı, eskisi gibi okunmuyor, bu kesin. İnsanların genel yaklaşımı, kolaycılığı bunu tetikleyen diğer unsur. Blogların yeri elbette ayrı, bunu ancak blog yazmaya devam eden bizler biliyoruz.
Sırf yorum yapmak için yorum yazacağıma hiç yazmam daha iyi. Laf olsun diye blog açanların da kalıcı olmayacağını düşünüyorum. Blog yazmak kolay değil, emek ve zaman ve sabır istiyor.
Sevgiler…
13 Eylül 2017, 18:49
Bende blog dünyasında ilk bu tarz anlamsız çekişmelerle, küçük hesaplarla karşılaştığımda çok şaşırmıştım. Burayı daha nezih bulduğumdan her halde. Ama sonra düşündüm ki insan her yerde aynı, niye burada farklı olsun ki? Bence bu tarz insanların ve olayların bizi etkilemesine izin vermeden bildiğimiz yolda devam edeceğiz. Kervan yürür nasıl olsa:)
13 Eylül 2017, 18:49
2006 da başlayan blog yayınıma, 2008 de blogspotta bu bloğu inşa ederek devam ettim. Her gün elimde defter-kalem mutlaka notlar aldım, konu başlıkları yazdım. Büyük bir emek dediğiniz gibi, bunu bir çırpıda heba etmek de mümkün, ziyadesiyle özgün kılmakta.
Bir blogdaşın dediği gibi bu bizden sonra kalacak miras gibi. Kendim için yazarken bile yine de en iyisini, en mükemmelini ve içtenini sunmaya çabalıyorum. Ziyaret ettiğim ve ilgimi çeken bloglarda da daima gözlemlediğim bir kaç nokta var. Aynı hassasiyet karşı tarafda da oldu mu zaten hiç sıkıntı yok. Link verdiğiniz Cem kardeşimizin sayfasına da bu konudaki serzenişimi belirten yorumumu yazdım.
Fastfood benzetmesi çok isabetli bir anlatım. Gelgeç bloglara karşılık; seçiciyiz, dayatılan hiç bir şeye eyvallah demiyoruz. Bu mahalleden geçiş yok diyebiliriz kısaca 🙂
Sevgiler Ege' den…
13 Eylül 2017, 18:59
O cümleyi yazarken düşündüm, yanlış anlaşılmak istemem ne kadınlar matinesine, güne giden hanımları alemimde ötekileştiririm ne de kahvehane.. Herkes toplumsal zeminin özelliğine göre yaşıyor ama o kim bu kim diyemeyecek kadar büyük bir mecra burası ve ne kadar büyük olsa da sınırsız değil. Kafamda bu tür soru işareti ve hoşnutsuzluk oldu mu yazmak, emek vermek de etkileniyor. Ben de kendini ifade eden, başkasına değen güzellikler paylaşan herkese sevgilerimi gönderiyorum, emeklere de gönülden saygı ile…
13 Eylül 2017, 19:09
Blogların okunma gerekçeleri diğer sosyal medya mecralarından daha farklı, en başta güven telkin etmezse, samimi değilse okunmaz sanırım. Sonuçta ya bilgi alıyorsun ya da keyifle okuduğun gülümsediğin ya da düşündüğün yazılar takip ediyorsun. Blog yazarı kadar okurun da ciddi bir emeği var, zaman ve emek.. Yazmak ve merakla araştırıp ortaya bir içerik çıkarmak ve seslenmek çok cazip, zaten bunu yapmadan duramam artık diyenler uzun soluklu oluyor. Mış gibi yapmayı hayatın hiç bir yerine yakıştıramıyorum, emek ve sabır ise severek oldu mu bir tatlı geliyor ki.
Sevgilerimle..
13 Eylül 2017, 19:18
Benim rastlayıp dışarıdan gözlemleme şansım oldu sadece,insan her yerde aynı kaldı ki klavye ne kadar ifade ediyor şahsı. İşte bu sebepten içeriklere odaklanmak en doğrusu. Bloglar kişisel mecralar da olsa bireysel bakmak yersiz. Hepimiz yazdıklarımızla varız, Allah ömür verdikçe yazmak istiyorum. Bir ninenin notları:)
13 Eylül 2017, 19:26
Ne güzel 10 yıl geride kalmış, severek yapılan blog yazarlığı insanı çok besleyen bir uğraş. Emek olmadan güzel bir sonuç elde etmek zor, öylesi keyifsiz de üstelik. Okunması kadar keyif veren bazen ondan fazla uğraşıp yazılan ya da istemsiz dökülen kelimeler oluyor.
Samimiyet ve hesap kitap yapmadan ortaya bir içerik çıkması az kişiye de ulaşsa değerli ve kalıcı. Fastfood sevenler bana kızmasın:) ama en mutlu olduğumuz muhabbetler de uzun sofra başlarında olmuyor mu? Eyvallah ımız yok çok şükür ne sanal alemde ne de hayatın içinde.
Kucak dolusu sevgiler Ege'ye..
14 Eylül 2017, 09:04
İnanın harika tespitler yapmışsınız. Her tespit için hem fikir olduğumu belirtmek isterim. Sanal ortamların zaman düşmanı olduğuna katılıyor ve fakat instagram olayına bir şerh düşmek istiyorum. Bu konuda farklı bir bakış açısı içerisindeyim. Diğer sosyal mecralar insana evinde otur, tel başında vakit geçir, iki dedikodu yap, dışa kapan mesajı verirken, instagramın tam tersi bir etkisi olduğu düşüncesindeyim. En azından benim üzerimde öyle. Diğer mecraların aksine, hadi git yeni bi yer keşfet, çekilmemiş bir fotoğraf çek ve onu arkadaşlarına göster mesajı verdiğinden sizi dışarı çıkmaya yöneltiyor
14 Eylül 2017, 09:20
Ben çocukluktan beri yazmayı seviyorum, o yüzden bloglar benim için ayrı. Sadece yazmak da değil gezeyim, araştırayım, çekeyim bunu bütünleştireyim de seviyorum zaten meslek olarak da bu yüzden iletişim seçtim. Ama ben asosyalmedyayım hep söylerim, hesap kitap, mış gibi yapmak bana ters işte o yüzden zaman zaman kafamın tası atıyor! En aktif kullandığım instagram onu da fotoğraf merakımdan bırakmıyorum, siz sahicisiniz biliyorum ama genele bakınca ne fotoğraf ne de arkadaşlık fazla kimsenin umurunda değil. Ben de kendim gibi yaşıyorum sanal alemde bazen hişşt bir akıllı olun diyesim tutuyor. Fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim, selamlar..