ÖLÜM HEM SON HEM BAŞLANGIÇ…

Ölüm kimine göre beyaz kefen kimine göre siyahlar içinde eli oraklı bir Azrail (as) tasviri. Biri der nur öteki der kor… Hakikati nedir? “…Madem ölüm öldürülmüyor, kabir kapısı da kapanmıyor bu ecel celladının elinden ve kabir kapısından kurtulmak çaresi var mıdır?…”* Fani ve geçici dünyada değil çaresi, biliriz amenna deriz ama gel gör ki sevdik acısı, ayrılık çok zor gelir.

Zor olan sevdiğinden, sevdiklerinden ayrılmak… İnanan, inancını yaşayan elimden geleni yaptım Allah’ım, gerisini sana havale ettim kusurumu affeyle der. Günahkar ise bu dünyada ne yaşadıysam yanıma kar demiş, baştan kabul etmiştir. Ölüp giden değil yitip kalan zorlanır bu dünyada, acı çeker, özler Sevdiğini kaybeden için ölüm yumruktur boğazda, karnına saplanan derin acı, sırtına yüklenen taş yığını, kemiklerine kadar içini sızlatan ateş. Dünyam karardı derler ya, işte dünya kararır. Artık yok dersiniz, sarılamayacağım, elini tutamayacağım, konuşamayacağım, yok artık. Sanki damarlarından yakıcı, sıcak bir şeyler akar ve geçtiği her yeri de kavurur. Kavurur da dolanıp kalbe geldi mi iyice vurur seni. Fani insanın aciz yanı, en iyi bildiği ama hep hazırlıksız olduğu gerçek, ölüm…

Anne, baba sağ ile sol yan gibidir. İkisi ile dengede ve sağlam hissedersiniz ama onlar gidince dengen bozulsa da alışır, zamanla toparlarsın. Evlat ciğer paresi, can parçası… Allah vermesin parçan koptu mu çok yanarsın,bitersin. Anneler lisanı, milleti, dini ne olursa olsun anadır. En teslimiyet sahibi yürekte bile en çok acıtandır evladını kaybetmek. “Allah’ım evlat acısı ile imtihan etme, Allah sıralı ölüm versin.” cümleleri hep dualardadır. 

Bekleme salonu dünyayı baki sanıp, dayayıp döşemeye daldığımız ve unuttuğumuz için daha çok sarsar bizi ölüm. Oysa üç günlük dünyadır, göz açıp kapayana kadar geçen yolculuk ya da bir ağaç altında dinlenme kadardır. Yaşlanınca, baş yastıkta karşılamayı dilediğimiz ölüm ani gelince dağılırız. Yok yere, zulümle, zalimin oyunuyla, haksızlıkla gelince dağılırız. Çocuklar, gencecik fidanlar, masum yürekler ölümden başka bir gerçekle uğurlanır bu dünyadan, şehadet makamı teselli olur anne babalarına. Dışarıdan söylemesi, yazması kolay da her değerli şey gibi pahası ağırdır, kim bilir nasıl bir yürek yangınıdır?

Allah’ım kimselere evlat acısı verme! Şehadet makamı dediğimiz Peygamber (sav) komşuluğu, şehitler ise öldüğünü bilmez daha iyi bir alemde yaşamaya başlar hemen. Amenna! Eminiz ki yavrusu şehit olan anne babaları da rahmetle, merhametle kucaklıyor Yüce Allah. Ama zor, ana yüreğine zor… Geride kalan sevgiliye, gözü yaşlı çocuklara zor. Savaşmaktan, hep hırpalanmaktan yorulmuş bu vatan topraklarına selamet ve huzur gelsin artık. Daha ruhlarının yeni terkettiği bedenleri soğumadan vatan evlatlarının arkasından didişerek, suçlayarak birbirine düşmesin kimse. Kan akıtanların ağzının suyu akmasın başardık diyerek. 

Yüzdük yüzdük kuyruğuna mı geldik, yüzyıllardır bu toprakların kaderi aynı da biz mi kabullenemedik? Ölüm kaderin içinde, bizden gayrı bu hakikat ama birlik olmak, birbirimize arka çıkmak elimizde. Eğer beraber olur, biz dersek her nefes bir dua ve serinlik olur yanan yüreklere. Acımız hafifler, gücümüz çoğalır. Bu acı hepimizin yüreğinde, değil mi ki anneyiz, yarız, kardeşiz bir yerden yakıyor bizi de ateş. Yediğimizi, giydiğimizi, güldüğümüzü bilemez olduk. Hayat devam ediyor ile hiç bir şeyin tadı yok arasında duruyoruz. Yangınla sarılı bir çemberin içinde yaşıyoruz nicedir. Katledilen, neredeyse soyları tükenen, geçmişleri ile birlikte gelecekleri de tüketilen zavallı milletlerin ortasında bir kandil gibiyiz. Onlara bakınca ışık kendimize bakınca ateş gibi durumumuz. 

Allah’ım akibetimizi hayr eyle, ateş düşmesin yüreklere, evlere. Selamet, esenlik, huzur, birlik, beraberlik ver bize. Güzel günler görsün çocuklarımız, güzel anıları olsun, yaşlandıklarında dizi dibinde toplanan nesline anlatsınlar hepsini… 

*Asa-yı Musa 3.ders

10 yorum
  • Cevapla cem kazan

    13 Aralık 2016, 11:37

    Amin. Duygularımızı o kadar iyi anlatmissin ki.

  • Cevapla müfred

    13 Aralık 2016, 11:37

    Ölüm de, ölenin vasfına göre değişiyor.

  • Cevapla Begonvil Sokağı

    13 Aralık 2016, 11:48

    Daha kötülerini yaşamayalım, savaşın ateşi daha da büyük düşmesin. Zorluklarla, acı ve kayıpların ıstırabıyla bugünlere gelen Türk milletinin, ülkemizin bundan sonra hep aydınlık günleri olsun.

  • Cevapla Begonvil Sokağı

    13 Aralık 2016, 11:54

    Ölümden sonrası bize gayb. Allah bilir, kulun ne yaşadığını nasıl değerlendireceğini. Ama şunu biliyoruz, O çok rahmet sahibi. Nasıl beklerseniz öyle bulursunuz, düğünü gibi bekleyene şenlik her şey bitti buraya kadar diyene katran karası.

  • Cevapla Çıplak Yazar

    13 Aralık 2016, 18:59

    Montaigne bir sözünde; felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir der.
    Arthur Schopenhauer ise; ilerde gerçekleşmesi mukadder bir hadise olarak kendi ölümümü nasıl görmeliyim? Onu bütünüyle unutmak, ölüm yokmuş gibi yaşamakla ya da her gün hatırlamakla ne tür sonuçlar çıkarabiliriz?
    J. krishnamurti ise ölüm korkusunun nedeninden şöyle bahseder.
    Bir kuş ölüm korkusu ile yaşar mı? Böcek yakalamakla şarkı söylemekle geçirir tüm vaktini. Eğer insanlar yeteneklerini ve sahip oldukları her şeyi yanlarında götürebilseydi, ölümden korkmazlardı. İnsanı korkutan asıl şeyin ölmek değil, öldükten sonra ne olacağı düşüncesidir. Çünkü ölüm = büyük bir soru işaretidir. Kocaman bir bilinmezlik. İnsanı korkutan da sadece bu bilinmezliktir.

  • Cevapla Begonvil Sokağı

    13 Aralık 2016, 19:27

    Hoş geldiniz… Örneklerdeki düşünceler kendi birikimleri, yaşadıkları çağ ve inançları doğrultusunda doğru çıkarımlar. İnancı yoksa insanda bir kuş gibi yaşar, karnını doyurur, sever, çoğalır, yaşlanır. Ya korkar ya da düşünmekten kaçar ama bilir ölüm ötelerde bir aleme ait. Yetenek ve sahip olunan nedir ki? Firavun mezarlarına konan ya da çağlar boyu saklanıp bugünlere ulaşan eser ve ekoller var insanların ürettiği, hangisi ölümle ilgili veya etkili? Ya da ölümden korkulacağını kim söyledi? Sonsuz yaşamak istemek ne kadar sağlıklı olabilir ki dünyanın sıkıntı ve yapaylığından arınmış ebedi hayat varken… Doğduktan sonra her yaş evresinin güzelliklerini ve miadı dolunca girilen yeni evrenin beklentisini de düşünmek gerek bu arada. Ölüm soru işareti değil, cevap ya da bilemediniz cümlenin can alıcı kısmı ama son değil. Hiçlik ya da son yok ama tüm bunlar inanç ekseninde baktığınızda farklılık gösterebilir. Ölülerini yakıp küllerini Ganj nehrinin sularına bırakan ve ruhuna sonsuzluk atfeden anlayış da var, düşüncedir saygı duyarım ama hakikati değiştirmez. Doğum ve varoluş da bilinmezlikten geliyor ama inkar etmiyoruz. Bu yazıyı, son günlerin ruh hali, empati, kendi acılarımı hatırlayarak daha iyi anlamaya çalışma hissiyle yazdım. Ölümden korkmuyorum, benim için Rabbime yakınlaşmaktır çünkü toprak altı değildir ölüm. Bir, hazır değilim kul olarak eksiklerim var ondan çekinirim iki, sevdiklerimden ayrı kalmak özlem duygusu insani tarafımdır. Ama sevdiklerimin ölümünden korkarım. Teşekkür ederim katkınız için..

  • Cevapla Mutluluklar Sokağı

    15 Aralık 2016, 12:52

    yinede dualardayım RABBİME derler ya sıralı ölüm…mevlam hiç kimseye evlat acısı yaşatmasın ister gönül ama alın yazısıda buluyor…ölüm ayrılığının hepsi zor ama en zoru evlatdır…takdir RABBİMDEN o ne derse …AMENNA…AMİNN…SEVGİLERİMLE

  • Cevapla Begonvil Sokağı

    15 Aralık 2016, 13:04

    Anne olsun olmasın her kadın her insan bunu diler ama anne olan taa içinde hisseder sızısını. Ortak dualarımızın en kısa sürede kabul olup selamet ve huzura vesile olmasını diliyorum. Muhabbetle, dua ile..

  • Cevapla Derya

    15 Aralık 2016, 18:54

    Kalanlar için daha zor gerçektwn de…

  • Cevapla Begonvil Sokağı

    15 Aralık 2016, 18:56

    Sevdiklerinden ayrılmak zor ama dayanamam dediğin acıya Allah bir sabır metanet veriyor. Evlat acısı yaşamasın hiç bir anne, vatanımız sağ olsun ama evlatlar yitmeden..

Write a comment