Okuma serüvenim geç başladı, kırmızı kurdeleyi ilk takanlardan olamamıştım ilkokul 1.sınıfta. Hatta hiç unutamam, kurdele takılan arkadaşlar kolkola girip halay çekercesine okulun bahçesinde dolaşırken beni almadılar aralarına. Çok iyi yaptılar, tembellik hikayem başlamadan bitti… Okumayı hep çok sevdim, elime aldım mı bitmeden bırakmadığım kitaplarım, üniversitede halk kütüphanesinden alıp okuduğum yüzlerce kitap benim hala kullandığım yakıtım oldu. Ama okuma serüvenim kitapla sınırlı kalmadı, hepimiz gibi…
Kainata son seslenişin ilk mesajı, “OKU”… Hem hedef hem ipucu hem de yol gösterici değil mi aslında? Kainat okur-yazarlığını çözmüş biri kolay kolay savrulmaz, devrilmez diye ümit ediyor insan. Okumak, anlamak ve yaşamaksa biz hep ezberdeyiz. Kolay olduğu, sorumluluk vermediği için kaçıyoruz kendimizi ve etrafı okumaktan bir de tabi tadını bilmemek de var. O yüzden de kul olmak zor geliyor nefse, din deyince birleşmenin aksine ayrışıyor insanlar. Doğduğun, yaşadığın dünyanın ve onun da içinde bulunduğu alemlerin bir özeti olmak. İnsan olarak Yaratıcı katında böylesine sevgili böylesine önemli olmak ve okumamak bunları. Yaptığımız kendine yabancılaşmak, hatta kendi varlığını inkar etmek gibi bir şey. Sık sık kullandığımız bir deyim var, olayları okumak, davranışı okumak… Yüzünden okumak değil de tefsir etmek sadece Kur’an ayetlerine has bir durum değil, zaten Kur’an da sadece 30 cüzden ibaret bir kitap değil. Bir kılavuz, yaratılmış ne varsa hepsini anlatan, yolun doğrusunu ve kısasını gösteren bir rehber. Gerçek manada okumazsak inanmaktan korkar hale geliyoruz ve kendimize uydurduğumuz her mazeret her kaçış o korkuya kapı açıyor.
Çocukluğumdan beri Peygamberimiz’in (sav) hayatını okurken en ilgimi çeken bölümlerden biri de Hira mağarasında inzivaya çekildiği zamanlar. Sık sık Nur dağında bu mağaraya gidip günlerce kalır Peygamberimiz (sav) Hz. Hatice de (ra) ara sıra yanına gider, yiyecek götürür, halini hatırını sorar. Gözümde bir masal gibi canlanır, devasa bir mağara hayal ederdim. Nur dağı çok diktir, çıkması bugün bile zordur, Hira mağarası ise bir kişinin içine zor sığdığı bir yerdir. Kim bilir nereye açılan bir kapıdır ki uzun zaman Allah Resulu’nü misafir etmiş. Burası Onun dünyanın dar ve sınırlı halinden nasıl geniş ve sonsuz bir makama geçtiğini anlatmak ister sanki. Cebrail (as) tarafından Kadir gecesi getirilen ilk vahiy “OKU” ayetinin ne kadar derin ve büyük manaları olduğunu düşünmemek elde değil.
“Oku” ayetinin anlam derinliğini çözmek, zor sandıklarımızın kolay olduğunu anlayıp yakınlaşmak için bir fırsat. İnsan tüm alemlerin özü, çekirdeği, bir modeli. Uzak sandığımız, zor sandığımız her şey içimizde, sadece kainatı okumayı öğrenmek gerek. Tefekkürü sanat gibi bilim gibi ya da bir alışkanlık gibi hayatın içine sokmak gerek. Yoksa unutmak ve alışmak, zamanla da bundan rahatsız olmamak tehdidi var. Ben diye başlayan başka da özne tanımayan başka biri çıkıyor içimizden. “Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.” Bu hadisi sık sık aklıma getirip dilde kalmayan, akla ve kalbe seslenen, farkındalığı arttırıp, imanı diri tutan bir hal yakalamaya çalışıyorum kendimde. Fotoğraf çekerken çoğu zaman gözümden kaçan detaylar hayretimi arttırıyor Subhanallah diyorum, Allah’ım bunu ne güzel yaratmışsın, bakıp geçerdim ama şimdi az da olsa düşünüp, fark ediyorum. Bu etrafa bakıp çiçek böcek edebiyatı yapmaktan öte bir şey, kanıksamaktan kurtulmak, şükür ve tefekkürle hayatın hakkını vermek belki de. Daha buna benzer çok örnek var hepimizin hayatında, hep yaptığımız, elimizde bir dürbün gibi duran ve sadece biraz daha dikkat isteyen alışkanlıklar…
Okumaya, anlamaya ve bunları hayatım yapmaya çok ihtiyacım var. Merak ilmin hocası derler, etrafımı meraklı gözlerle süzmek, yürekten hamd edip elhamdulillah demek, bakıp geçmeden görmeye çalışmak ve subhanallah diyerek Yaradan’ı anmak, Allauhekber diyerek tüm varlığın asıl ve tek sahibine sığınmak… Namaz sonrası 33 defa yinelenen tesbihatlardan daha fazlasını okumaya ihtiyacım var. Çünkü gerçek anlamıyla okumayınca hayatıma cahil kalıyorum. Benim de derdim bu diyenlerden bir dua beklerim…
İnanarak, teslimiyet ve tefekkürle… Kainatı okumayı öğrenmek, O’nu tanımak, bilmek ve daha çok sevmek… “Onu bulan neyi kaybeder Onu kaybeden neyi bulur…”** vesselam…
15 Haziran 2017, 12:38
Herkes okuyabilir ancak gözle değil,gönül gözüyle okumaktır önemli olan. Siz bana göre gönül gözü ile okuyanlardansınız. Ayrıca yazılarınızın içeriği diğer manada da çok iyi bir okuyucu olduğunuzun ispatı. Yine önemli bir noktaya değindiniz. Muhabbetle…
15 Haziran 2017, 12:45
Allah razı olsun, bu yorum benim gayretimi arttıracak bir dost sesi.. Çok eksiklerim var, bilip de uygulama ve yaşama noktasında esneklik göstermek daha ağır bir vebal. Dünyanın koşmacası hep akıl çelici. 10 dan bir de olsa yapmak istiyorum. Niyet hayr akibet de hayr inşallah deyip sığınıyorum işte..
15 Haziran 2017, 16:51
Sevgili dost,kalbim kalbinize yakındır.Merakım sizi daha iyi tanımak istediğimdendir,mazur görün. Bu kadar derin ve güzel yazılar yazıyorsunuz. Hayatınızı,eğitim aldığınız bölümü,yaşadığınız yeri bilmek istememde bir sakınca var mıdır?
15 Haziran 2017, 16:57
Sevgili Bir Tatlı Huzur, iletişim fakültesini bitirdim, İzmir'de mesleğimi gıda ve eğitim sektöründe ve bir sürede dergi muhabiri olarak yaptım. Biraz çalkantı biraz içses, ardından anne olunca kendi kararımla iş hayatında sahalardan ayrıldım. Ama kişi ne ise o, yapmak istediğim birkaç şey daha var, dünyaya dalmadan ama ondan da ayrılmadan yapmak istiyorum inşallah. İstanbul'da yaşıyorum. Sevgilerimle..
16 Haziran 2017, 01:57
Eğer bir kişi "Namaz sonrası 33 defa yinelenen tesbihatlardan daha fazlasını okumaya ihtiyacım var. Çünkü gerçek anlamıyla okumayınca hayatıma cahil kalıyorum. Benim de derdim bu diyenlerden bir dua beklerim…"
Diyebiliyorsa bir şey olumlu olduğunda seviliyor bir şey kaybettiğinde üzülmüyorsa o kişi teslim olmuştur.
16 Haziran 2017, 02:06
Sevgili Bahçe Perim, katkı veren, sinerji oluşturan yorumlarınıza teşekkür ederim, çok keyif alıyorum. Bazen aynı bazen farklı pencerelerden baktığımız hayatlarımızla birbirimizi zenginleştirmek blog yazmanın kazanımlarından biri. Teslim olma konusunda bocaladığım, kendimi kandırmaya çalıştığım da oluyor, işte o yüzden gerçekten duaya ihtiyacım var. Bu satırları paylaştık, gayemi tazelemiş oldum, duamdasınız..Sevgiyle..
16 Haziran 2017, 12:19
Beni kırmadığınız için teşekkür ederim. Çok cesur bir karar vermişsiniz sizi tebrik ediyorum. Kendime bakınca bu konuda büyük eksikliğim olduğunu görüyorum. Yirmi dokuzuncu yılda hala emekli olmamakiçin direnen bir yanım var. Bugün dilekçeyi zorla verdim desem yeri. Belki de iki istifanın verdiği dinlenmedendir. Bir de öğretmen olmak farklı bir duygu galiba.Size yapmak istediklerinizin hayırlısıyla nasip olmasını diliyorum. Muhabbetle
16 Haziran 2017, 12:35
Blog yazmaya başladığımdan beri, yıllardır tanıdığım arkadaşımla aynı yerde olmak gibi sizin varlığınız, teşekkür ederim. Hikayem uzun ama keşke demeyi hiç sevmiyorum, öyle bir durum olsa da inadına keşke demiyorum. Ancak şu var ben hep aynı ben, asıl faktör çocuklar oldu, her şeyi bir kenara koyup anneliği yaşamak istedim. Sizin de her niyetinizin akibeti hayr olsun diyorum. İçimizde hangi çekirdek varsa ömür boyu onun meyvesi yetişiyor, güzellikler olsun. Muhabbet ve duam ile.
16 Haziran 2017, 21:56
Yazılarınızı okudukça huzur buluyorum.
16 Haziran 2017, 22:13
Bunu duymak çok güzel. Bütün samimiyetimle söylüyorum, misilleme niyetim yok ben de sizin blogunuzda huzuru hissediyorum. Daim olsun inşallah..
18 Haziran 2017, 01:19
Gönlünüzden çıkan gönüllerimize giren bu cümleler beni derinden etkiledi. Kalbinizin güzelliği kelimelerinize yansımış, hatta bu kelimelerden bizlere yansıdı. Bu değerli paylaşım için teşekkür ederim. Saygılarımla. Vesselam…
18 Haziran 2017, 01:28
Bir araf durumu bir tökezleme toparlanma çabaları var hep, bazen özellikle yazıyorum kendimi bağlamak, unutma demek için. Bu yorum benim için gönülden edilmiş bir dua gibi değerli ve etkisi de olacaktır manevi anlamda. Allah razı olsun, teşekkür ederim, ben de güzellikler dilerim hem dünyaya hem ukbaya dair…
18 Haziran 2017, 01:37
Yeter ki ye'se kapılmayalım. Dua edelim. Hakkımızda her şeyin hayırlısı olsun. Allah cümlemizden razı olsun…
18 Haziran 2017, 01:42
Haklısınız, ümitsizlik kapısı değil ki çaldığımız. Amin, hepimiz için..
19 Haziran 2017, 18:44
Alında çok büyük bir söz Oku.Ne kadar okuyor,araştırıyor,irdeliyor ve sentez yapıyoruz o taraf muamma 🙁
19 Haziran 2017, 18:47
Ne kadar da çok okursak, irdeler ve sentez yaparsak objektif ve vicdanımızın sesine kulak vererek o kadar yol alıyoruz. Okumayı bestseller ile sınırlı algılamamak, sadece manevi boyutta da düşünmemek gerek. İnsanız okuyarak yol buluyoruz..
24 Haziran 2017, 14:28
Çok haklısınız, güzel bir noktaya temas etmişsiniz. Kainat kitabını da okuyabilmek insanı zenginleştirecektir.Lakin lisanını öğrenmek , literatürünü çözmek de gereklidir, diye düşünüyorum.Yoksa yabancı dille yazılmış bir kaligrafiye bakıp "aa, ne kadarda güzel yazılmış " demekten öteye geçmeyebilir okuma çalışmaları
24 Haziran 2017, 14:51
Haklısınız, bunu bence iki yönü var. Zahirde kur'an tilaveti, mahreci ile tecviti ile hakkıyla okuyabilmek. Batını da ikiye ayrılıyor aslında birincisi tefsirini okuyarak anlamak ve yaşamak noktasında kelamullahı hayata sokabilmek. Bir de tefekkür boyutu var ki ruhun gıda gibi ihtiyaç duyduğu ve bizim de denge ve istikamet için hep yapmamız gereken okumalar. Hiç bir şey tesadüf değil, hikmet üstüne hikmet var. OKuyabilmeyi diliyorum..
Yorumunuza teşekkür ediyorum, memnun oldum..