Şekersiz hayat nasıl olur? Tatsız olur demeyin, cevap o değil! Hemen vazgeçmek kolay mı? Bunca paylaşılmış tatlı anı varken… İnsan nasıl sırtını döner, görmezden gelir? İnsan bunu düşmanına yapar ancak… Ama şeker de sağlığımızın düşmanı… O zaman eski dost şeker düşmanımız olmuş, insan inanmak istemiyor. Yedikçe mutlu olduğumuz bazen düşünmesi bile yeten pasta, kurabiye, baklava, çikolata ve daha bir sürü lezzeti hayatımızdan çıkarma vakti. Sevmek ve ayrılmak, Allah’ım bu ne yaman çelişki!..
Biraz ironi yapmanın kimseye zararı yok belki ama şekerin zararlarını biliyoruz da iş uygulamaya gelince ne yardan geçiyoruz ne de serden. Zararları abartılıyor mu? Bunun bir orta yolu yok mu? Kafamızda soru işaretleri artıp duruyor. Düşün düşün insanın kan şekeri düşüyor, tatlı bir şeyler mi yesek? Hele bir durun, doğal şeker içeren yiyecekler hem lezzetli hem masum. Üstelik yediğimiz çoğu şekerli gıdada da gerçek şeker yok zaten. Araştırmak şart oldu… Yaman çelişkiden sonra bu paragrafta da paradoks! Okumaya devam. Esas bombalar az sonra:)
Şekerin görevimiz tehlike serüveni sürüyor.
Aslında asıl suçlu doğal yolla üretilen şeker değil. Şeker pancarı ve şeker kamışının kimyasal katkılarla rafine edilmesi, yapaylaştırılması ya da rafine şekerin genetiği değiştirilmiş organizmalarla elde edilmesi. Suni gübreyle yapılan tarım, topraktan bütün zararlı kimyasalların mahsule geçmesine neden oluyor. Rafine işlemi, beyazlatma için kullanılan sentetik maddeler derken şeker, doğal bir tatlı değil kimyasal bileşene dönüşüyor. Daha şekere dönüşmeden, dönüştürülen şekerin öyküsü… Ben size dedim, şimdi de dış güçler, kartel ve büyük sermaye grupları devreye girdi. Şeker konusunun mafya vari bir tarafı da var, kısaca illegal. Beyaz var mı derken uyuşturucu değil şeker demek istiyorlardı demek. Konu sosyolojik boyuta tırmandı, heyecan arttı, sakın okumayı bırakmayın:) Kendimi ajan gibi hissetmeye başladım, yazıyı okurken dinlemeniz için tık tık.
Bir kaşık şeker ne zararlar veriyor?
Bir de aslında şekerle hiç ilgisi olmayan zararlılar grubu var. Glikoz/glikoz şurubu, mısır şurubu, yapay früktoz… Glikoz/glikoz şurubu, nişastanın kimyasallarla parçalanmasından elde ediliyor ve doğal şekerin aksine direk kana karışıyor ki bu vücudumuzun hiç istemediği bir durum. Mısır şurubu da aynı kategoride. Früktoz ise meyvelerde bulunan şeker ancak onun da kimyasal yollarla mısırdan elde edilen yapayı var ve doğalının aksine zararlı. Şekerin zararlarını anlatan sayfalar dolu bilgi var, çoğu bildiğimiz şeyler bir kısmına inanmak dahi istemiyoruz.
Şekerin acı gerçekleri neler?
Şekerin zararlarını en kısasından listelemek gerekirse…
- Bağımlılık yapar, sabreder bırakırsanız bir daha dönmek istemezsiniz.
- Kilo aldırır. Hızlı ve sürekli kilo alımı estetik değil can derdine düşürür, dikkat!
- Sürekli yorgun hissedersiniz. Beynin çalışması için şeker lazım tamam ama, beyin doğalını, dozunu çok iyi bildiği için hiç affetmiyor.
- Erken yaşlandırır. Hiç yoruma gerek yok. Kadın, erkek hayat güzel ve enerjimizi hem ruhumuzda hem yüzümüzde hissetmek istiyoruz, hep istiyoruz…
- Açlık hissini arttırır. Ufak bir atıştırma ile geçiştirmeye niyetlendiğiniz öğün mide krampları ile sonlanabilir.
- Kan hücrelerini bozan kanserin oluşma nedenlerinden biri. Takdir Cenab-ı Allah’ın, ama tedbir ve irade bize verilmiş. Artan kanser vakalarını, buna paralel değişen yeme alışkanlıkları ve doğallığı yok olan gıdaları düşünürsek şaşırmak değil ama ürkmek yerinde olacak.
- Hormonal dengenin bozulması, çocuklarda dikkat eksikliği gibi sorunlar.
- Cildi yaşlandırır. Kozmetik sanayi daha çok çalışacak. Ama serbest radikaller kozmetik tanımıyor. Şekeri seven ve serbest çalışan bu radikaller, kanser oluşumunda da etken faktör.
- Karaciğerin yağlanıp, yorulması. Diyabet ve kalp rahatsızlıklarının oluşması. En önemlilerinden biri de artan alzheimer hastalığının şeker kullanımıyla ilgisi.
Ürkütücü bir tablo, Şekerli gıdalar ve tatlılar üzerine yeniden düşünmekte fayda var. Belki şekerle aramıza ciddi bir mesafe koymak gerekiyor. Üstelik zararı değil sayısız yararı olan doğal şeker içeren yiyecekler var. Ağzımızın tadı kaçmasın şekeri azaltalım. Daha fazlası için, Ah bu şeker‘i okuyabilirsiniz. 21 gün şeker diyeti yaptım, kesinlikle öneririm. Sadece rafine şekerli gidalara değil, katkı maddesi içeren pek çok gıdaya da doğal bir sınır koyduğunuzu göreceksiniz.
Ama yine de çayın yanına kurabiye filan yok mu dediğimizde yemek için, lezzet elçisi hanımlardan ulaşan bir şekersiz kurabiye tarifi burada dursun… Ağızda dağılan, kışın çay, yazın soğuk limonata ya da sütle hem açlığı hem tatlı isteğini bastıracak süper bir tarif. Afiyet şeker olsun ya da sadece afiyet olsun mu demeliyiz?
ŞEKERSİZ KURU MEYVELİ KURABİYE TARİFİ
Malzemeler:
Üst malzemeler:
Yumuşak bir kurabiye hamuru hazırlanacak, 10 dk dinlendirilecek. Bu sırada içi hazırlanır. Kuru meyveler ufak doğranır, çok az su ilavesi ile 4-5 dk pişirilir. 2 tatlı kaşığı tarçın, pekmez ve rendelenen elmalar eklenip karıştırılır. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartıp incelterek içine malzeme konur. Yumurta akına ve iri dövülmüş cevize bulanır. 170 derecede 15-20 dk üzeri kızarana dek pişirilir. Fırından çıkınca, her kurabiyenin üzerine 1 çay kaşığı pekmez dökülür. En sevdiğim kurabiye diyebilirim, çok lezzetli.
Belki de şekersiz hayat daha tatlı, denemek lazım. Sağlıklı, az şekerli, bol muhabbetli günler….
21 Haziran 2018, 21:14
Ah sormayın! bugün tahlil sonuçlarını gören aile hekimi hasta değilsiniz ama olabilirsiniz dedi. Diyet yapar mısınız diye de ekledi. Kızartmalar, yağlar ve şeker yasak. Her gün de 45 dakika yürüyüş yazdı. Doktora söz verdim. 3 ay sonra bekliyor. Sözüm de durabilecek miyim acaba? Hayat zorlaştı. Hepimize kolay gelsin. Sevgiler…
21 Haziran 2018, 22:28
Rabia Hanım şöyle düşünün, doktor çok güzel şeyler yazmış aslında. Kızartma zararlı zaten, ben zeytinyağı ile harmanlayıp yüksek ısıda fırınlıyorum, bol sos ve yoğurtla mımm çok güzel oluyor hem de sağlıklı. Şekeri de 21 gün dayanın bir şeker detoksu yapın, pek çok şekerli gıdayı istemediğinizi pak de cazip gelmediklerini göreceksiniz, damak gurmeleşiyor bu süreçte. Üstelik öyle lezzetli şekersiz ve sağlıklı tarifler var ki.. Yürüyüş deseniz hem keyif hem şifa, bir paylaşımınızdan Özgürlük Parkı’na yakın olduğunuzu düşünüyorum. Orada sabah ya da akşam serinliğinde yürümesi ne güzel olur:)
Sözünüzde durursunuz hem de çok başarılı olursunuz. Gönülden destekliyorum, her zaman:) Sevgilerimle..
27 Haziran 2018, 11:37
Yazı güzel,insanı yüreklendirmeniz de ayrı güzel. İlk fırsatta denemek istiyorum kurabiyeyi.
27 Haziran 2018, 12:24
Yüreklendirmeyi çok severim, en güzel enerji transferidir:) Kurabiye şekersiz de pek güzel oluyormuş dedirtiyor. Afiyet şifa olsun.
Çok sevgiler..
5 Temmuz 2018, 10:54
Ben şeker bağımlısı değilim ama evdekilere bıraktırmam gerek…
5 Temmuz 2018, 15:34
Ailece aynı fikirde olmak sağlıklı bir mutfak tercihi için en güzeli. Hem destek olmak hem de süreklilik için. Her eve bir sağlık koçu lazım, yılmayın sonra dua ederler:)
Teşekkür ediyorum, selamlar..
20 Eylül 2018, 17:12
Bırakmayı düşünmüyorum doğrusu. Ailece azalttık ama bırakmayı hiç düşünmedim. Bana göre pek değil böyle 21 günlük programlar falan. Eskilerin dediği taraftayım hep “azı karar, çoğu zarar”
20 Eylül 2018, 20:11
Bırakmak zor, başka kültürlere göre daha bir tatlısever milletiz. Ama şeker öyle işlem görüp önümüze geliyor ki bizi zararın çoğu buradan geliyor. 21 gün şekersiz beslenme zor değil, bugün 21 günüm bitti. Sadece bal yedim bazen bir de şekersiz kurabiye tarifimden yaptım yedim. Eskiler ne derse doğru, azı karar çoğu zarar.
Blogumla ilgili teknik problemli bir yıl yaşadım, çok iyi geldi dost sesi gibi bu ziyaret. Sevgiler benden..
5 Kasım 2018, 17:38
Şeker konusundaki bilgilere katılıyorum. Ne kadar az ilave şeker o kadar iyi elbette. Ancak şekerden kaçalım derken başka hatalara düşmeyelim. Hani Cem Yılmaz şovunda da var ya; “lidıl lidıl intu dı midıl”. Onu başarmak lazım. Yoksa ara ara yediğimiz bir dilim kekin zararı olmaz, aksine onu yiyememenin stresi hasta edebilir mesela beni 🙂 Tabi bunu söylerken sağlıklı bireyler üzerinden konuşuyorum. Sistemik bir hastalık varsa bunun tamamen dışında.
Bir de son zamanlarda sık yapılan yanlış, şeker yerine pekmez ya da bal kullanımı. Pişirilmeyecek ürünler için mantıklı olabilir ama fırınlama-pişirme yapılacaksa başka tehlikelere sebep oluyoruz; yüksek ısıya maruz kalan bal ve pekmezde istemediğimiz kimyasallar (HMF gibi-uğraştırmayacağım detaylarla) oluşur. Tarifin sonunda fırından çıkınca döküyoruz ya pekmezi, o mantıklı mesela 🙂
Yapmamız gereken; daha çok hareket edip dengeli beslenmek ve beslenme ile ilgili kim “sadece şunu yemelisiniz” ya da “bunu asla yemeyin” diyorsa ona güvenmekten vazgeçmek. 🙂
5 Kasım 2018, 18:24
Sevgili Zerdali, blog işini düşün bak:) Öyle güzel anlattın ki yine parmakların dert görmesin.
Cem Yılmaz’ın lidıl lidıl in tudı midıl felsefesi bir Türklere göbek basen kalça olarak dönüyor aslında, her şeyden koy gözüm doysun önce gibi:) Yemeyi seviyoruz, tatlılarımız güzel. Laf aramızda baklavadan vazgeçmek kolay mı? Aşk zaten tehlikeli bir şey, kabul. Sevelim ama abartmadan. Şeker de eski şeker olsa bu kadar hedef tahtası olmazdı. Tarladan başlıyor üzerinde oynanmaya sofraya gelene kadar dönüşüyor kimyasal bir canavara. Azıcık azıcık iyidir.
Pişirme yöntemi konusunda haklısın, çok önemli. Bundan da çok bahsedilmiyor, kulaktan dolma o kadar bilgi var ki hepimiz araştırmacı gazeteci olmaya mecburuz artık.
Yeme içme konusunda çok otorite çıkıyor son zamanlarda, popüler olan her şeyden biraz uzak durmak en iyisi, en azından güvenene kadar.
Çok sevgiler, çok selamlar:))
13 Kasım 2018, 16:38
tam birleşik iş merkezi okunuşu çok memnunuz sizden.
Her nesne eksiksiz görünüyor. hakikaten sitenizi kovuşturma
ediyorum.
13 Kasım 2018, 19:03
🙂 Teşekkür ediyorum.