Bir dur sakin ol, bak bir fincan kahve içelim karşılıklı hem de anlat bana. Her şeyin bir çözümü var, unutma!
Çözüm mü? Bunu problem olarak kabul etmiyor ki! Ben gördüğüme, hissettiğime bakarım. Gözü ondan başkasını görmüyor, kaç kere yakaladım bir hülyalı bakışlar bir içten gülmeler. Kızdı mı ya da mutlu oldu mu ortada yok, bunları benimle paylaşmadıktan sonra ne anlamı var? Ben sensiz yapamam demedi ama onsuz duramıyor işte. Şeytan diyor ki git yanına sen bunu bana tercih mi ediyorsun de sonra da parala. Böyle üzerinde zıpla topuklu ayakkabı ile!
Neden topuklu ayakkabı ile, hıncını almanın da abiyesi mi var? Sen iyi misin?
Kızgınım güldürme beni, sonra öfkem içimde kalıyor. Abiyeden değil, topuklu ayakkabının tahribat gücü yüksek o bakımdan.
Rakibimi tanıyorum
Al kahveni, otur karşıma anlat her şeyi belki zanlarla hareket ediyorsun, büyütüyorsun. Bir yuva kolay kurulmuyor, sevgi desen bulması koruması saklaması derken bebek gibi bakacaksın. Bunları biliyorsun, her rüzgarda devrilirsen hiç dik duramazsın. Hem alıp karşına konuştun mu? Açıkça söylemeden bilemezsin, ona da bir fırsat ver.
Konuşmaz olur muyum? Kaç kere bu konu için tartıştık, küstük. Sonunda ya o ya ben dedim. Ben sensiz yapamam demedi. Benden çaresiz kalmış, töreye uymuş, kumasına sahip çıkan kadın gibi olmamı bekliyor. Rakibimi tanıyorum ve onu kimseyle paylaşmak istemiyorum.
Kime gönlü kaymış?
Ben onsuz yapamam, dedi. Çocukça davranıyorsun, senin yerin ayrı, yok artık dedi.
Bir düşün bakalım ne zamandır böyle? Senin bir hatan bir eksiğin var belki, onu senden uzaklaştıran, sevgisini azaltan, gönlünü kaydıran ne olabilir, bir düşün.
Kime gönlü kaymış, ne diyorsun? Telefonu diyorum elinden bırakmıyor, gözünü ayırmıyor, benimle değil de onunla konuşup iletişim kuruyor. Telefonuyla gülüp, eğleniyor belki de dertleşiyor. Topuklu ayakkabıyla üzerinde zıplamak istediğim de telefon, çünkü bir keresinde iki ucundan tutup ortasından kırılsın diye çok uğraştım olmadı.
Kuma örneği biraz ağır olmadı mı peki, aile danışmanı gibi dinliyorum seni konu sadece telefon mu? Sen de en az onun kadar kullanıyorsun belki.
Türkiye telefon bağımlılığında dünya birincisi, erkekler de kadınlardan daha bağımlı. Her şeyi araştırdım, biz oyalanıyor gibi görünüyoruz ama erkekler telefona taktı mı adeta onunla yaşıyor. İstemiyorum telefonu, bu kadar!
Hepimiz hasta mıyız?
Bak bir de şöyle düşün hasta oldu de, salgın varmış virüs bulaşmış de. E hasta mıyız? Evet, öyleyiz ve birbirimizi aynen hasta olduğumuzda gösterdiğimiz şefkat ve ilgi ile sarmazsak kaybederiz, hem de bir hiç uğruna. Hepsinden önemlisi önce kendine bak, ona zararı dokunmayan ama seni beslemeyen aksine boğan ne çok şeye zaman ayırıyorsun bir düşün. Karar al ve de ki, savaşacağım başaracağım. Önce kendin için başar benim öyle bir bağımlılığım yok deme, nerede bir kaçak var ona bak.
Ne iyi oldu biraz sohbet ettik, bir kahve içimi bile yetti. Dost gibisi var mı? Hatalıyız, daha az konuşur olduk kendimizden, birbirimizden. Bugün günlerden pazartesi, gün yapmakla gezmeyle hiç işim yok bilirsin ama gel her pazartesi gün yapalım. Bir araya gelip doyasıya sohbet edelim anılardan, gündemden, aileden, gelecekten… Öyle özlemişim böyle sohbet etmeyi, gözlerinin içine bakarak bazen kolundan tutup zorla dinleterek, gerçekten anı yaşayarak sohbet etmeyi…
25 Eylül 2017, 17:29
Konuşmak ne kadar önemli değil mi? Hele o anın güzelliğini yaşayarak birşeyler paylaşmak ne de güzel oluyor.:)
25 Eylül 2017, 17:29
hay agzınıza sağlık…
25 Eylül 2017, 21:01
Konuşmak bir de anlamlı suskunluk bunları neredeyse unutacağız.. Herkes gitsin mersin'e ben tersine gitmek istiyorum.
25 Eylül 2017, 21:07
Tehlikeli bir yorum bu benim için, azıcık ver coşkuya ipin ucunu kaçırmayım. Ya da kaçırayım, içinde kötülük yoksa Allah da razı kul da..
25 Eylül 2017, 21:11
Başlarda şok geçiriyorum sandım 🙂 tanımadığım halde siz ve kuma…. Evet gerçekten şok geçiriyorum sandım. Konu başkaymış meğer. Telefon 1 televizyon 2. Çok haklısınız. Çağımızın bağımlılığı.
25 Eylül 2017, 21:16
Güldürdünüz beni, sağ olun.. Ne gerçekten çok uzak ne de benim gerçeğim diyeceğim sınırlarda yazıyorum. Tamamen yalın kendimi yazamam herhalde, içimde küçük odalar var, bazılarını ben bile hiç açmıyorum. Ama avaz avaz bağırıyorum, elinde sürekli telefonlu birine karşıyım.
25 Eylül 2017, 21:41
Çoşku tamamıyla içten ve doğru. Ne eksık ne fazla. Şahane bır yazı okudum ben kalemine sağlık. Günümüzün vebası en güzel böyle anlatırdı.
25 Eylül 2017, 21:43
Hemşehri sıcaklığı hissediyorum, ihtiyacım vardı başım gözüm üstü alıyorum:)
26 Eylül 2017, 08:53
merhaba takibe geldim bana da beklerim
26 Eylül 2017, 08:56
Merhaba, memnun oldum. Sayfanıza gittim hemen, güzel bir Mehmet Erdem şarkısı da dinledim..
26 Eylül 2017, 19:50
"Ben sensiz yapamam".. ne güzel bir durdurucu, sarıp sarmalayan, karşısındakine naz yaptıran bir cümledir. Bunu insan ilişkilerinde terennüm edeni artık pek nadir görüyoruz. Dediğiniz gibi insan denen canlı, cep telefonu, televizyondaki programları, sigarası, kahvesi, arabası için sarfediyor da, hayatının temel taşlarından olan birileri için hayır. Çünkü "o" nasıl olsa orda, mutlaka orda olması gereken hatta mecburiyeti olan bir şey gibi.
Televizyondan kurtuldum epeydir, şimdi sırada telefon var (dolayısıyla internet).
Ay ne güzel oldu kahveyle iki kelam etmek :))
Elinize sağlık.
26 Eylül 2017, 20:02
Ben, "Ben sensiz yapamam.." derim içimdeki sevginin en doğal ifadesidir bu. Tam gözlemleyemiyorum ama bu da azaldı sanki, tutku denilen yapıştırıcı başka şeylere mi kaydı yoksa kadınlar cephesi bu konuda da biraz mağlup taraf mı bilemedim. Karışık işler, önemli işler.. Dijital denilen alem duyguları da esir alırsa hepten ne olacak? Hipnozlu gibi yaşamak istemiyorum, bakalım annelik ve ben arasında bir orta nokta bulup yürürüm.
Tam da elimde kahve bilgisayarın başına oturdum, Begonvil de ne var ne yok bir bakayım dedim. Nasibime sohbet de varmış, çok güzel oldu. İyi ki geldiniz.
Sevgilerimle..
27 Eylül 2017, 08:38
aman aman olmasın böyle şeyler 🙂
27 Eylül 2017, 08:46
Oldurtanlar düşünsün:) Yoksa biz telefonu da atarız, dünyayı da kenara koyarız. Daha ne yapayım? Dedi kadınların iç sesi..
27 Eylül 2017, 17:55
Ya süper! Bugün daha düşündüm, "Öykü okumam lazım. Bu konuda çok zayıfım" diye. Bu öykü ufkumu genişletti. Hem akıcı, kararında hem de böyle şaşırtarak anlatmanız da çok hoş. Daha önce de sizin "kafama saksı düştü" diye bir hikayenizi okumuştum. O da çok güzeldi.
27 Eylül 2017, 18:02
Teşekkür ederim.. Öyküleri ben de seviyorum hem kısa hem de içine istediğin mesajı koy ya da al. Kafama saksı düştü evet onu da keyifle yazmıştım. Hatırlattınız güldüm, sağ olun. Sevgilerimle..
28 Eylül 2017, 14:51
Hahaha 🙂 Harika bir yazı olmuş . Bende cidden bir kuma var sandım önce . Konuyu anlayamadım , nasıl okuduysam artık .
O kadar haklısınızki , bu telefonlar çaığımızın başının belası oldu . Daha küçücük çocuklar bile telefonsuz , oyunsuz yaşayamaz oldu .
Çok şükür deli gibi bağımlı değiliz ve eşim de bu durumdan o kadar sıkılmış durumda ki , bir gün bu telefonu tamamen bırakacağım diyor .
Bakalım başarabilecek mi merakla bekliyorum 🙂
Sevgiler … 🙂
28 Eylül 2017, 15:03
Sizi ve eşinizi gönülden kutluyorum, düşünülmesi bile güzel. Ben akıllı telefona bile bilerek çok geç geçtim, ama mailime bakayım dur şunu ekleyim derken sınırımı aşıyorum. Ama sevdiklerini ihmal ettiren teknoloji başımıza derttir.
Sevgilerimle..