KEYİFLER NASIL?

Ehli keyfe keyf verir kahvenin kaynaması eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması… Bir fincan kahve ve çocukları yanında iken mutlu olan anne babaların sözü. Babam hadi bir kahve yap bakalım dediğinde duyduğum heyecan, köpüksüz ve fincandan taşmış kahve elimde, karşımda da deniz kenarına attığı tahta sandalyede bir ayağını altına almış oturan babam, kahveye ve bana sıralanan övgüler. Bak hatırladım keyfim yerine geldi. Bugün keyfimi yerine getiren şeyleri yazayım hem benim hem de okuyanların keyfi yerine gelsin. Bir taşım kahveye keyif ehli olmayı sığdıranların, sıpanın babası olarak eşşek olmayı kabul edenlerin dünde kalan dünyası. Peki sizin keyifler nasıl?

Sarılalım…

Keyif dediğin azıcık serotonine bakıyor, birkaç hormonu beynimizin içinden akıtmak, içimizde dolandırmak için ne uğraşıyoruz. Aslında bunların da kendiliğinden olanı makbul ama yok, bu düzeni taşıma hormonla sürdürüyoruz. Mutlu olacağız diye ne çektik! Önce bir ölçü oksitoksin için sevdiğinize bir sarılın ama şöyle sıkı sıkı, tamam bu bizi biraz idare eder. Karşıdan bakınca çok öpen sarılan bir milletiz ama kaburgalarında ve kalbinde hissettiğin kucaklaşma az. Adet olmuş ne varsa çıkaralım hayattan, az olsun öz olsun. (Sıpa ve eşşek ilişkisi hariç! Sabah sıpalarıma sarıldım uzun uzun, depolar full şükür)

Sadeleşelim…

Bazen diyorum ki al eline kağıt kalem, yaz neler mutlu ediyor seni neler de mutluluğunu alıp götürüyor. Kişi yaz, mekan yaz, davranış yaz hatta eşya, kıyafet yaz, hayatı sadeleştirmek için daha da önemlisi bir keyif miktarı mutluluk için kurtul fazlalıklardan. Korkmayın istesek de her şeyi atamıyoruz, tek başına yaşasan bile katlanmak zorunda olacağın birileri olacak. İmtihan sırrı bu, kazanmayı sağlayan kaybedenlerle dolu dünya işte. Bu sadeleşme olayı da öyle geniş ki ama ismine aldanıp zaten çok minimalistiz deyip kendimizi kandırmayalım. O trend gelir geçer, dekorasyonla renkle olmuyor bu işler. Radikal karar alabiliyor musun, etrafındakilerin elini ağzına götürüp aaa her şeyi bir kenara bıraktı demesine aldırmadan mutluluğunu alıp götürenlerin üstünü çiziyor musun? Tamam şimdi bir keyif kahvesi içilir. İstiyorum ama yapamıyorum mu? Ben a farkı diye bir şey buldum/uydurdum. Bu harf hayatımızı çok etkiliyor ama biliyor musunuz? Yapmıyorum ya da yapAmıyorum. Hele bir yapmadıklarımızı halledelim yapamadıklarımız da çözülür belki. A farkı teorisi vatana millete hayırlı olsun. Sen de çok uçtun diyenler olabilir. Gel de mutsuz eden gelin, görümce, elti, kayınvalideden vazgeç göreyim seni denebilir. ( Erkekler damat, kayın,bacanak hatta bilmediğim başka sıfatlarla devam edebilir.) Çekirdekten önce kabuğu soyacaksın, kafan biraz daha rahat olursa daha iyi mücadele eder, yeri geldi mi bir güzel adam sen de diyebilirsin diyorum. Dediğim her şeyi yapıyor muyum? Azar azar… Bazen yara aldığımda bazen dilim yandığında bazen de iş işten geçince. Engel, pranga ya da ağırlık hepsini gönderelim, sadeleşelim…

Başkaları için yaşamaya son…

Başkaları ne der diye düşünmekten, desinler diye yaşamaktan hayatın keyfi mi kalıyor? Göstermek, benimki daha iyi demek için koştur dur. Bir hafızanızı yoklayın en keyifli anılarım hangisi diye bir düşünün bakalım. Başkaları ne der? Ağızları torba olanlar her şeyi der vicdanı terazili olanlar hiçbir şey. Bizim keyifsizliğimiz bundan, çok kasıyoruz. Allah ne der, nasıl hesap vereceğim yok, elalem ne der diye düşünen çok. O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Bir rahat ol diye sık sık telkin vermeli kendine. Ben doğru olduktan sonra eğri olan düşünsün, ne sıkacağım kendimi. Hafızanızı yoklayın dedim ya, benim aklıma da çok küçükken deniz kenarında çimento torbalarını kendimize minder yapıp annemle piknik yaptığımız bir an geldi. Başkaları ne der, ne derse desin. Kimse keyfimizin kahyası değil.

 

Küçük hayaller büyük keyifler…

Çapımızı aşan hayallerin keyfimizi kaçırmasına niye izin veriyoruz ki? Hayaller üzerimize oturan, yakışan elbise gibi olmadıkça huzursuz edip duruyor insanı. Oysa hayal dediğin keyfini arttırmalı insanın. Sürü psikolojisi elinde sopa bize ayar verip duruyor. Bedenin şöyle olacak, şu gibi giyinip dolanacaksın, evin şurada böyle döşeli olsun. Parasızı değil parası olanı daha çok yoran, dolap beygiri gibi dolandıran dayatmalar. Küçük hayallerini cesurca yapan, büyük keyif alıp şükürle gülümseyen güzel insanlar alnınızdan öpüyorum. Sıra benim olsun. 

Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur…

Ne zaman Yaradan’dan uzaklaşsam, Onu anmayı, şükrü, biraz düşünüp tefekkür etmeyi unutsam. Mutluluk da keyif de ulaşılmaz gibi oluyor. Bunlar küçük dürtmeler, tatlı kulak çekmeler biliyorum. Yoldan çıkma, yanlış patikaya sapma der gibi ikazlar. Kimseye bir şey demem ama ne zaman keyfim bir türlü yok, ağzımın tadı kaçmış anlarım ki sevgiliyi ihmal etmişim. Küsmez ama yanlış yapmışım. Ne zaman ki sabah gün doğumunda tam bir rabıta ile dua ederim, yakalamaya çalışırım farklı bir boyutu o gün bir huzur bir rahatlık. Ya da ne zaman göz yaşı dökebilirim Onun için, işte gerçek mutluluk. Bence en büyük yanlış, inanmanın dünyadan mahrum olmak algısı. Tam tersi daha net olmak ve bu alanda özgürüm diyerek tadını çıkarmak için bize lazım olan bu.

Kapa gözünü düşün…

Ne mutlu ediyorsa, neyi düşünmek keyif veriyorsa onu kapa gözünü düşün. Sonra da yapabildiklerini yap, o keyif yeter şimdilik. Başlıyorum…
 
*Sabah serinliği ne güzel, sıcak yatağından çıkmak istemiyorsun ama bu serinlik onu döver. Bunu her sabah yap.
*Kahvaltıda çayı iyi demle, çay sever birine demini almamış çay kadar keyifsiz bir şey olur mu sabah sabah. Kahvaltı candır.
*Elbise dolabının önünde çok oyalanma, her gün ayrı giyineceğim saplantısını bırak, tamam üniforma olmasın ama takılma bunlara. Somurtuk değil gülümseyince güzel insan.
*Bak baştan söyleyeyim, dışarıda kaba, sevgisiz, samimiyetsiz insan çok sosyolojik bakma hatta öylelerinin olduğu tarafa bakma, içine bak yahu bak cıvıl cıvıl maşallah.
*Günü mutlaka programlamalısın demiştim, unutmadın değil mi? Aylak günlerin bile boş geçmesin o kadar yani.
*Sevdiğin için ve sevdiğin iş için terlemek kadar keyifli bir şey var mı? Hadi yorul, koştur, çabuk çabuk.
* Gün içine bir yürüyüş sıkıştır, hem keyif hem sağlık. Seversin sen, hava güzel üşenme deniz olan bir yere koş.
*Telefona az bak, bilgisayara saat koy, dostlara sevdiklerine her şey dahil sınırsız ol. Lafla değil bak takip ediyorum ona göre.
*…………………….
 
Kendimi dürtmek için yazdım, umarım okuyanlar keyif alır, dileyenler noktalı yere kendi keyif tüyosunu yazabilir. Keyifler nasıl? Kopya serbest, herkesin keyfi yerine gelsin.
Tembelliğe son yeni yazılar yolda, herkese selam olsun…
 
 

 

 



22 yorum
  • Güzel ve Kültürlü

    17 Ocak 2018, 14:54

    ne güzel bir yazı olmuş :)emeğinize sağlık

  • Nevbahar Durağı

    17 Ocak 2018, 17:47

    Allah`tan uzaklaşınca gerçekten mutsuz oluyor insan. Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

  • Zeynep

    17 Ocak 2018, 17:47

    Çok güzel maddeler bunlar.
    Siz kendinizi dürtmüşsünüz ama ben de bir çok satırda kendimi dürtmüş oldum. Bazen hızlı yaşama kapılınca keyif maddelerimiz bile unutuluyor veya değişiyor, hemen buradan kendime bir kaç ders geçiriyorum defterime.

  • müfred

    17 Ocak 2018, 19:53

    Köpüklü kahveyi ben de pek yapamıyorum. 🙂
    Fakat yapamadığımız bence en önemli şey de övgü. Birinin bizim için veya genel olarak yaptığı bir şeye ufak da olsa hoş bir kaç kelam söyleyememek. İşte en büyük eksiğimiz bu aslında.

  • Derya

    17 Ocak 2018, 19:53

    Yazınız kesinlikle beni de dürttü tekrar, bam telinden vuran satırlarla çok keyifli bir yazıydı kesinlikle aklımdan sık sık geçirdiğim olmaya ve yapmaya çalıştığım maddeler, şükür çok önemli bunu asla unutmamaya çalışıyorum. Keyifli ve kaliteli daha çok zaman yaratma ve onu yaşayabilme dileğiyle.. yeni yazılarınızı da merakla bekliyorum, sevgilerimle..

  • Çekergezer

    17 Ocak 2018, 22:25

    Çok keyifle okuduğum bir yazı oldu. Ellerinize sağlık. Her zaman olduğu gibi samimi ve sıcak bir yazı olmuş. Çayım eşliğinde okudum. Giriş sözüne bayıldım bu arada. En akılda kalan kısım o oldu 🙂

  • Begonvil Sokağı

    17 Ocak 2018, 22:27

    Teşekkür ederim. Biraz keyifsizken hadi keyif getirecek neler olabilir düşün bir bakalım dedim. Bana da iyi geldi. Sevgiler:)

  • Begonvil Sokağı

    17 Ocak 2018, 22:34

    Yazdıklarımın hepsini noktası virgülüne yapabilmek istiyorum, bazen özellikle yazıyorum ve kendime diyorum ki bak yazdın bu söz gibi bir şey kaçamak yok:)
    Teşekkür ediyorum, sevgiler..

  • Begonvil Sokağı

    17 Ocak 2018, 22:43

    O zamanlar tam da öyle yapıyordum ama babam nurlar içinde yatsın sevgisini çok belli eder beni şımartmadan motive ederdi hep. Hoşgörü ve gönlüne hitap etmek gerçekten çok önemli. Onlar başkaydı, ucundan kıyısından olabilirsem ne mutlu bana.

  • Begonvil Sokağı

    17 Ocak 2018, 22:52

    Yazarak bazen kendime reçeteler ve dopingler oluşturuyorum, buradaki sinerjiyle çok beslendiğim oldu, sizin şahsınızda herkese çok teşekkür ediyorum. Şükür herkesi kucaklayan ve arttıran bir kavram, haklısınız bazen unutuyoruz. Dileğinize gönülden katılıyorum, az çaba istiyor aslında enerjiyi başka yerlerde tüketmesek.
    Teşekkür ediyorum, sevgilerimle..

  • Begonvil Sokağı

    17 Ocak 2018, 22:58

    Teşekkür ederim Çekergezer, beğendiğinİze sevindim. Bugüne kadar okuduğum yazılarınızdan bu konularda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.
    Söz benim canım babamın sözü, çok latifti beni hep mutlu ediyordu öyle özlüyorum ki Daha ne sözleri var, hepsi bana rehber. Gidenler nurda yatsın yanımızda olanlar da hayırlı ve uzun ömürlü olsun.

  • özlem öztürk

    18 Ocak 2018, 13:25

    Dün işyerinde çok kötü bir gün geçirdim. Bir türlü bitmeyen tadilat, etraftaki karışıklık, işte meydana gelen aksaklıklar, yeni aldığımız muhasebe bilgisayarının bozulması ve tamir için MediaMarkt'ın 40 iş günü demesi üzerine çıldırdım. Aynada suratımı görmedim ama görseydim şöyle düşünecektim: Çok çirkin ve huysuz birine benziyorsun. Sahiden öyleydim. Başa çıkamıyordum evet ama bağırmakla, sinirlenmekle de olmuyordu hiçbir şey. Elimde kocaman karton bir kutuyla (kendisi bilgisayar oluyor) Media Markt'ın önünde durdum, son küfürümü ettim ve ne yapacağım ben şimdi diye kendime sordum. Otoparka yürüdüm, kutuyu arabanın bagajına yerleştirdim ve gökyüzüne baktım. Evren ya da içimdeki ses şöyle dedi bana: Böyle giderse genç yaşında ya kalp krizinden ya da beyin kanamasından ölürsün sen.!!!
    Sahiden böyle mırıldandım kendi kendime ve korktum. Çünkü bu yaşta ölmek istemiyorum, hayallerim var ve bu ülkede ben sinirleniyorum diye hiçbir şey değişmiyor.
    Arabayı kitledim, çantamı sırtımda düzelttim ve Meydanın arka tarafındaki BigChef'e gittim. Bir su bir de yemek söyledim kendime. Hafta sonundan beri çantamda gezinen arkadaşlarımdan gelen kartları çıkarttım. Zarflarını açtım ve okudum. Sanki bu an için saklamışım sevgi sözcükleri taşıyan o katları. Aynada yüzüme baksaydım a an, daha çok beğenirdim kendimi. Sonra yemeğimi yedim. Kalktım Starbucks'tan bir kahve aldım ve kitapçıya girdim. Ruhum usul usul hafifledi. 🙂 Peşinden birkaç işimi daha halledip işe döndüm.
    Akşam, ilk defa evde yapacak çok işim var demeyerek yogaya gittim.
    Eve geldim, gülüyordum. Kalbim hala ağrıyordu kendime verdiğim üzüntülerden dolayı ama ucundan bir huzur da vardı sanki yanı başımda.
    Nasıl olacak bilmiyorum ama olaylara uzaktan bakmayı öğrenmem gerek ve dün kendi kendime söz verdim. Umarım Yaradan da sesimi duymuştur ve elini esirgemez üstümden.
    Bu yazıyı da iyi ki bu sabah okumuşum. Tam vaktiymiş. Teşekkürler

  • Begonvil Sokağı

    18 Ocak 2018, 14:00

    Yalnız değilsiniz/iz diye başlamak istiyorum hem tüm bu anlattıklarınızda hem de her şeye rağmen sığamadığımız anların sık olduğu şu dünyada. Sıralama yapmıyoruz, ki bizler çok şükür okuyoruz şu kafayı hep çalıştıracak işler içindeyiz ama hayata çeki düzen verip daha sakin ve rahat olma işini beceremiyoruz. Varan1 anladım ki akıl işi değil şu dünya. Anladım ama hala beceremiyorum akılda ısrar etme kalbi git vicdanla git içini dinle artık dışarının gürültüsünden ne kadar duyabilirsen diyorum kendime. Ah o aynalar mutsuzluğumuzun çekilmez yansımasını gösterdikleri an ne fena. Ama var ya insan gereksiz şeylere mutsuz olduğunda çirkin ve huysuz oluyor hak edene üzüldüğünde aynaya bakıp sadece gel bir sarılayım sana benim demek geliyor içimden. (Bu arada Media Market bu tür mağazalar içinde hep müşteri memnuniyeti noktasında eksik bir yer diye duyuyorum. İnsan çekecekse ayağıyla gidiyor bazen)
    İnsan muazzam bir yazılım ama gel gör ki kendi kodlarımızı çözmek yerine hep başka şeylerle uğraşıyoruz. Çok karmaşık değil kendini tanıma ve duruşumuzu netleştirme de bile esnek davranıyoruz ben kendi adıma böyle düşünüyorum. Bazen refleks halinde yapıyoruz bir şeyler durumu kurtarıyoruz, mesela kendi başına bir şeyler yemek, dostların gönderdiği bir kaç satırla gülümsemek için küçük bir mola tanımak kendine böyle bir şey bence. Herkes alışkanlıkları ve sahip oldukları ile bu tür savunma gelitiriyor. O kendinle kalmak ben hatta kendinin koluna girip gezmek derim bazen ilaç oluyor. Ben bu yazıyı yazmadan önce keyifsizdim, ciddi keyifsiz kendime dedim ki ne seni iyi hissettiriyor yazmak nasılsın keyifsiz yaz bakayım keyif nasıl yerine gelir. Yazdıktan sonra daha iyi hissettim bir de o güzelim yorumlar gelince çok şükür gülümsedim. Bugün nasılım laf aramızda keyifsiz bir de üzgün ağlayım da rahatlayım diye dua ediyorum ama yazdıklarıma birer birer baş vuracağım.
    Sağlık konusunda çok haklısın, geçen senenin son 3 ayı ciddi sağlık problemi yaşadım midem error verdi, endoskopi filan derken aynı dediklerini çok söyledim kendime. Otur şükret gitmesi gereken ne varsa hayatında temizle dedim. Bakalım ne kadar başaracağım. Öncelikle çocuklarım için ben eğildim mi onlar bükülüyor daha bana ihtiyaçları var. Bir de hayatı seviyorum, en büyük sıkıntıyı insanların derin darbeleri verse de insanları da seviyorum yine de. Yanlışlar yüzünden yolumdan vaz mı geçeceğim.
    Yaradan duymaz mı, soluklandığımız adımları kulağımıza kim fısıldıyor. En doyumsuz sohbetlerim onunla kendimi bildim bileli arkadaş gibi, buna da ayrı şükür.
    İyi ki da yazmışsın bu yorumu benim de ihtiyacım vardı. Ben teşekkür ederim, sevgilerimle..

  • ezgi

    18 Ocak 2018, 19:41

    Yine harika bir yazı. Senin kendine not diye yazdıkların bize nasıl güzel geliyor, hem güzellikler paylaştıkça çoğalır öyle değil mi ?
    Keyfin bol, günün güzel olsun
    Sevgilerimle

  • Begonvil Sokağı

    18 Ocak 2018, 20:42

    Teşekkür ederim Ezgi, keyif de kişiden kişiye değişiyor ama ortak bir sürü keyif noktalarımız var hepimizin. Ama onları elde tutmak adına bazen yorulmuyor da değiliz.
    Ben de keyifli günler diliyorum, sevgimle.

  • ANNESİNİN PRENSESi

    19 Ocak 2018, 05:15

    Diğer yazıların gibi buda cok faydalı olmus. Bir kere içinde inanarak Allah kelimesi geçen bir yazı kötü olur mu hiç?

    Ben yeni kararlar aldım Polyannacılığa başlıcam inşallah. Küçül dertleri gözde büyütmücem. Bunu yaparkende hep daha kötü olanlara bakıcam insallah.

    Ellerinize saglik sevgiler 🙂

  • Begonvil Sokağı

    19 Ocak 2018, 09:44

    Özün ne ise yolda ona uygun olmalı hem de her şeyi ile başka türlüsü eksik ve sonuçsuz. Her başlangıcı Onunla yapsak katlanacak lezzetler de ama bazen gafillik yapıyoruz. Yaşadığımızın zamanın en tehlikeli algı oyunu inancını yaşamanın sınırlar ve sıkıntı vereceği üzerine kurulmuş. Helal dairesindeki keyifler keyfimize kafi aslında.
    Teşekkür ediyorum, sevgilerimle..

  • Begonvil Sokağı

    19 Ocak 2018, 09:49

    Çok teşekkür ederim, hepimizin yazarken amacı aynı aslında paylaşmak ve çoğaltmak. Allah'ın adını anmadığımız an hiçbirimizde yok çok şükür ama anmanın ötesini bekliyor bizden. Yapabilmek duasıyla diyeyim.

    Ben Polyanna yı birden fazla okumuştum çocukken, çok hoşuma gitmişti. Yazarı sağ olsun 7 den 70 e herkese pozitif bakmak ve şükür etmek gerçeklerini aşıladı bu kitapla. Keyif dediğimiz mutluluk dediğimiz küçük şeylerde saklı. Büyük ulaşılmaz dediklerimiz hep hadi daha fazla diyor bize. Hep koştur hep koştur..
    Teşekkür ediyorum, çok sevgilerimle..

  • Momentos

    19 Ocak 2018, 18:18

    Bugün keyifler nasıl? Kendimi iyi hissediyorum. Şu aralar sıkıca sarıldığım dostlarımla hastalıkları nedeniyle görüşemiyor ve o "kaburgayı ve kalbi" derinden hisseden sarılışlar yapamıyor olsam da, tek başına "onlar" ın var oluşu bile huzur kaynağım. Bugün İzmir' de güneşli sabaha uyandık ama görünen yüz oydu sadece, dışarda eksi diye derecelenecek bir hava vardı. Bunu yaz bir yere dedim kendime, hani o sıcak yaz günlerinde ah kışı özledim diyorsun ya, al sana soğuk dedim. Şikayet yoktu, ona da ayrıca memnun oldum. Dedim ya, galiba ben bugün keyif içimde uyandım. 🙂

  • Elif Sağlık

    19 Ocak 2018, 20:31

    Ne güzel tasvir etmişsiniz öyle…
    İnsanlar robotlaştı artık, sanki ruhsuz ve duygusuzlar gibi hissediyorum. Teknolojinin bize getirdiği zararlardan biri sanırım. İletişimimiz yavaş yavaş kopmakta

  • Begonvil Sokağı

    19 Ocak 2018, 21:03

    Ben de keyifliysem güneşli hava, ılık bir esinti bile gülümsetir. İzmir'in ısıran, acıtan az ama etkili soğuklarını hatırlıyorum. Yağmuru da başka yağıyor bardaktan boşanırcasına, bahar esintileri ve tabi sıcakları da. Kaburga ve kalp olayını çok önemserim, yıldızım mı düşük nedir artık bilemedim hissederim hemen, çoğumuz öyleyiz aslında sevgi ne saklanacak ne de yokken var gibi görünecek bir şey. Keyifle uyanmak ne güzeldir, bütün günü ışıtır. Bol olsun böyle günleriniz diyorum ben de:)

  • Begonvil Sokağı

    19 Ocak 2018, 21:05

    Teknoloji konusunu nasıl çözeceğiz bilmiyorum, doz aşımı yaşıyoruz ve devam ediyor ya hep ya hiç mi yapmak lazım acaba? Hiç teknoloji ile zararsız ve gerçek keyif görmedim.
    Teraziye bir göz atmalı:)