Kaynak bizde patent başkasında, bunu yıkmamız lazım artık. Hygge felsefesi de böyle bir kavram, öğrenince aa bunların çoğu bizim sosyal hayatımız, günlük yaşantımız/dı dedim. Bir kısmını unuttuk, vazgeçtik ya da beğenmedik. Hygge felsefesi içinde minimalizmi de barındıran bir akım. İnsan, yaradılışına uygun olanı keşfetmek ve özüyle mutlu olmak istiyor. Belki de zenginlik/gösteriş, marka, ego yakında iyice out olacak. Ruhumuza mutluluk değil sıkıntı, dinginlik değil kaos veren ne varsa güle güle. Parasız olur demiyorum, fakirlik mutluluk demiyorum, para ve gücün insanı canavarlaştıran tarafı miadını doldurmalı diyorum. Üstelik sahih hadisler de çok bu konuda. “Sade yaşayınız, giyimde ve yemekte sadeliği tercih ediniz.” Allengirli ismi olunca rağbet çok olur, hygge felsefesi de meşhurmuş şimdilerde…
Hygge Felsefesi Ne Demek Acaba?
Hygge için bir yaşam felsefesi, soğuk Kuzey Avrupa ülkelerinin mutluluk mottosu gibi bir kavram denebilir. Dünyanın en mutlu ülkeleri Danimarka, Norveç, İzlanda ve yine bu coğrafya içinde diğer ülkelerle sıralanıp gidiyor. Gerçi tamamen pembe bir durum yok buralarda, her verilen istatistiğe inanmıyoruz tabi. Ekonomileri iyi, suç oranı düşük, sağlık ve eğitim sistemi oturmuş, yetmezmiş gibi bir de hygge felsefesi tutturmuşlar ama ya intihar oranları? Bence başka bir boyut ise kendi içinde mutlu olup, rahatına bakanların dünyaya karşı duyarsızlığı. Diğergamlık, farkındalık sahibi değilse bir toplum yaşam standartı en yüksek, akademisi tavan olsun kıymeti yok. Dünyada çocuklar katledilecek, insanlar açlıktan ölecek, bombalar birilerinin keyfine göre ülkelere boca edilecek sen kenardan bakıp, mutluluğunun devamını düşüneceksin. Yok öyle… Bir de Japonlar’ın uzun ve mutlu yaşama felsefesi varmış “ikigai” Beğendiğiniz felsefeyi alabilirsiniz:)
12 Kasım 2017, 19:51
Bu adamlar bizim inancımızı hayat felsefesi yapmışlar ne de güzel olmuş. Darısı başımıza diyelim o zaman. Zaten millet olarak özentide üstümüze yok. Buna da özeniriz belki.Unuttuklarımızı hatırlatırsa bu felsefe âlâ olmaz mı?..
12 Kasım 2017, 20:07
Hep bu tür durumlarda Mehmet Akif'in sözü aklıma gelir, "Yaşayışları dinimiz gibi dinleri yaşayışımız gibi…" Yaradılışa uygun her şey var, samimiyet, doğallık, sadelik. Popüler kültürün hiç barışık olmadığı konular. Sade yaşam ya da sünnete uygun yaşam ikisi de aynı ama ne kadar uzağız, bir atak lazım değil mi? Egolarımız yüksek ama sürü psikolojisi ile hareket ediyoruz. Unuttuklarımızı hatırlarsak ala olur gerçekten..
13 Kasım 2017, 12:14
Ne güzel yazı olmuş, bana kalırsa da en önemli şey şükür. Sanki imkanlar arttıkça, milletin eline para geçtikçe şükür demeyi unuttu sanki halkımız. Modernliği bu saf duygulardan kurtulmak olduğunu sanan bir milletiz sanırım şu an. Şu küçük dünyayı kurmak, elinde el işin, ohhhh mis 🙂 En güzeli de mis gibi demlenmiş çay. Mutluluğumuz daha doğrusu huzurumuz daim olsun. Paylaştıkça da çoğalsın..
Bu arada minicik kasnak ile iş nasıl gidiyor ? :))) Merak ediyorum doğrusu
13 Kasım 2017, 12:14
Harika bir felsefe. Biz de büyük sehir hayatindan vazgeçip minimalist tarzi dogada hayati tercih etmekten hiç pisman olmadik. Sadelik mutluluk getirdi bize.
13 Kasım 2017, 12:22
Çok doğru bir yere işaret ettin, modernlik saf duygulardan arınmak gibi algılandığında yanlışlar başlıyor. Bunu fark edip karşı tez gibi çoğalan akımlar ve değişmez değerlerin mücadelesini verenler de var ama global dünyada ağırlık neye kayarsa etkisi en küçük dairede de hissediliyor. Cesur olmak gerek galiba, basit kararlar için bile bazen cesaret istiyor, ironik ama öyle işte.
Sevgili Ezgi kasnaklar duruyor, bana gösterecek arkadaşımla bir araya gelemiyoruz bir türlü, youtube dan açıp bakacağım. Zaten keten değilde çok iri olmayan etamin kumaşı aldım, acemilik için. Ben de merak ediyorum.
Katkı veren, sohbet ettiğimiz sıcak yorumuna çok teşekkür ediyorum. Sevgimle..
13 Kasım 2017, 12:26
Yapay olandan bıkılıyor ama doğal olandan hep aynı tatmin hissi sürüyor. İnsan da olsa yaşadığın yer de olsa aynı. Çoğu kişi der, hele çocuklar büyüsün, okusun, hayatını kursun galiba bunları beklemek hem kendimize hem onlara haksızlık. En azından evin içinden hatta kalbimizin içine koyduklarımızdan başlamalıyız belki de arınmaya.
Mutluluğunuzun daim olmasını diliyorum. Sevgiler, selamlar..
13 Kasım 2017, 20:52
Yazının kendisi huzur dolu. Ben küçük mutlulukların peşinden gitmek için kendimi zorluyorum. Yoksa bu ülkede hiçbir şeye tasalanmadan yaşamak zor zanaat 🙂 Geçenlerde Ahmet Hakan yazmış: Türkiye aslında yok eğlenceli bir ülke de; vatandaşı olmasak diye 🙂
Alışveriş etmiyorum uzun zamandır. Sevdiğim, çok beğendiğim bir şey varsa alıyorum, yoksa kuru kalabalıktan başka bir şey değil aldıklarımız. Yine de mutfağa girince tıpkı annemin eviyle karşılaşıyormuşum gibi hissediyorum. Benim mutfaktan üç mutfaklık eşya çıkar 🙂 Ama sadeleşmek için elimden geleni yapıyorum.
13 Kasım 2017, 21:09
Ben tüm bu konuştuklarımızda kendime anne olarak sınır çizerken zorlanıyorum, anne olma sorumluluğu ve en azından belli yaşa kadar bize bağımlılıkları bireysel mutluluk hedefi gibi bir kavramı bazen absürd kılıyor. Belki yanlış belki eksik bilemedim. Yetişkin olarak onlar için de daha iyisini bilip istemek durumumuz cesaretlendirse de çoğu zaman yerleşik düzen ve alışkanlıklar döngüsü devam ediyor. Üzülme çoğumuz böyleyiz derseniz, işte orada da küçük mutluluklar ve dokunuşlar imdada yetişiyor. Alışveriş konusunda ben de iyice öyle hissetmeye başladım ama bu iyi bir şey. Geldiğim nokta, iç huzurunu yakala hiç bırakma, gerisine karışma. Kendi içimde bir mendil kapmaca yarışı var gibi, ben galip geleyim istiyorum:)
Yazılarınız gibi sıcak keyifli bu yorum için çok teşekkür ediyorum. Sevgiler…
14 Kasım 2017, 08:26
Bu sadelik fikri bilé insani ferahlatiyor. Başarsak kanatlanacagiz belli😊
14 Kasım 2017, 08:43
Kolayları yapmak daha mı zor bu zamanda? Neden direniyoruz, kalıplara sıkışmakta ısrarlıyız çözemedim. Azıcık çaba ile kendimizin aktivisti olmak ne güzel.
14 Kasım 2017, 17:30
BAYILDIM BU FELSEFEYE :)))
DAHA ÖNCE BAŞKA BİR BLOGDA RAST GELDİM
şahane
14 Kasım 2017, 17:33
Ben de son zamanlarda sık duymaya başladım, bu neymiş deyince bir baktım içinden eski biz çıktı. İyice kayıp gitmeden bizi biz yapan, mutlu eden ne varsa sarılalım sıkı sıkı.
14 Kasım 2017, 20:49
Yazının içinde kayboldum. Ve çocukluğuma gittim. Öteden beri beyaz ışığı çok keskin, rahatsız edici ve sürekli eğitim odaklı bildim. Floresan mutlaka dersliklerde kullanılırdı ve ciddiyeti olan bir çok yerde. Sarı ışığı kullandım evimde mutlaka, kalbimi yumuşattı.
Çocukken okuldan eve döndüğümde annem kapıyı açardı ve o açılan kapıdan temizlik ve yemek kokuları alırdı burnum herşeyden önce. Özenle hazırlanmış çay yanı kek ve poğaçaları dışında, bereketi babamdan, çoğaltması annemden menkul soframızın lezzetini yıllar geçse de unutmadım.
Sanırım ileriki yıllarda "biz" i oluşturan şeylerin onayı, çocukluk yıllarımızdan geçiyor.
Az eşyalı, ihtiyaç mukabili alışverişli ve sarı sıcak sohbetli ortamlarımız "hygge" miz bol olsun.
14 Kasım 2017, 21:09
Çay yanı kek ve poğaça kokusu hala beni rahatlatır, hemen bir hoş hissederim. Dertsiz tasasız, anne ortamında alabildiğine oyun, arkadaş.. Bereketi babamdan çoğaltması annemden ne güzel bir laf, bizim annelerimiz tam da öyleydi. Bizim normal halimiz Kuzey Avrupalı Hygge arkadaşlara esin kaynağı olmuş sonra önümüze bak nasıl mutlu oluyorlar başlığıyla gelmiş. Çocuklara kafasında kodlanmış anlar bırakmalı, büyüyünce çok lazım oluyor, kendimden biliyorum.
Floresan ışığını ben de sevmem, bana hep hastane ortamlarını anımsatır.
Canı gönülden katılıyorum, sarı sıcak sohbetler, biz ortamlar, azı çoğu hesap edilmeyen kafalar. Buna hygge de diyorlarsa tamam ondan da olsun.
15 Kasım 2017, 19:23
Aslında hepimizin hayattan tat alabilmek için yaptığı şeylermiş bu felsefe öyleyse. Sabahları bir buçuk saat kadar önce kalkıp bir kaç sayfa okumaya, kahvaltı haricinde belki bir de kahve içmeye vakit ayırmaya çalışıyorum ben de. Henüz sokaklar tam uyanmamışken kendimi dinliyorum. Daha dinç ve dingin kılıyor bu beni. Sadeleşmek üzerine ise bir çok eşyamı paylaşmaya, bazen satmaya çalışıyorum. Almak konusunda da detoks uyguluyorum ama daha yolum uzun.
Mutlu küçük anlar oluşturmak ne de kolay aslında.
15 Kasım 2017, 19:28
Sabah saatleri hem ruha hem bedene şifa, koşturmanın içinde 5-10 dakika ayırmalı, hep aklımda ama doğrusunu söylemek gerekirse henüz başaramadım. Sabah güne başlama hali tüm günü etkiliyor, atladığımız bir konu aslında.
Almak ve azaltmak konusu ciddi bir direniş, umarım uzun yolumuz çabuk geçer.
Kolayları niye tercih etmiyoruz diye soruyorum bazen. Fikirlerinizi paylaştığınız, sabahı aklıma kattığınız için teşekkür ediyorum.
15 Kasım 2017, 21:58
Bu felsefeyi ilk defa duydum. Ama uygr ülkeler uyguladıklarına göre çok işe yaradığı kesin. 🙂
Minimal kısmını ben yapamıyorum ama ne görsem alasım var da çok almamaya çalışıyorum. Kızıma bile öyleyim. Ama almadığım şeye de an geliyor ihtiyacım oluyor. Elinize saglik güzel yazı için. Sevgilerimle…
15 Kasım 2017, 22:03
Ben de yeni duydum, sonra baktım bizim soba başı kestane/çay sıcaklığı, ev gezmesi muhabbeti gibi bir şey. Ah dedim biz elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz, ne yapsınlar onlar da bir şeylere tutunmaya çalışıyor. Şanslıyız, değerlerimiz güçlü, bağımız da öyle yeter ki unutmayalım. Minimal kısmı karışık, sistem al al diyor mücadele. Sadelik iyidir ama.
Teşekkür ederim, iyi ki döndünüz:) Sevgiler benden de..
16 Kasım 2017, 19:02
Daha önce duymamıştım, İskandinav ülkelerinin mutlu olmasında acaba nüfuslarının ben ilkokuldayken neyse aşağı yukarı hala aynı kalması olabilir mi diye düşünürüm hep:)))şaka bir yana nüfusu çok ülkeler mutlu olamaz diyorum kendimce. Minimalizm akımını çok tutuyorum çünkü böyle bir akım olduğunu duymadan bile doğuştan minimalistim:) fazla eşya, toplayıcılık, istiflemek, onu da alayım, komşuda var bende de olsun gibi huylarım yoktur, gereksiz hiçbir şey olmamalı bir evde hatta, biblo,ıvırzıvır dahil:)
Bu arada paylaşımların galiba panelime düşmüyor….:(
Selamlar, sevgiler.:)
16 Kasım 2017, 19:13
Çin, Hindistan nüfusu en yüksek ülkeler, biri zehir gibi otorite diğeri kast sistemi ile kendi insanını hiçe sayıyor. Kaymak tabakaları vardır tabi ama ruhsuz ülkeler. Biz çok şanslıyız, en mutlu olsak yakışır ama biraz kendimizden biraz başkalarının burnunu sokması kafamız rahata eremiyor. Hygge felsefe dedikleri şey büyüdüğümüz, soluklandığımız dost meclislerine çok benziyor. Minimalizm de aslında özümüzde var ama özenme huyumuzdan özden azıcık uzaklaştık gibi. Toparlarız yine hem de trend olsun olmasın.
Sizin yazılarınız düzenli görünüyor, okuyorum sıkıntı yok. Bu konuda fikir de yürütemiyorum. Çıkıp tekrar girseniz izlemeye, aç kapa her şeyi düzeltiyor bilemedim ki:) Selam ve sevgilerimle..
16 Kasım 2017, 21:23
ivit katılıyorum iyidir sadelik minimallik 🙂
16 Kasım 2017, 21:26
Sen minimalmisindir? Ya da soruyu zorlaştırayım sen minimalleştirebildiklerimizden misin? Laf aramızda hygge de kimya terimi gibi, en güzel mutlu olmayı biz biliyoruz, yaşasın minimal ego:)
16 Kasım 2017, 21:42
eh sanırım oldukça öyleyim 🙂
16 Kasım 2017, 21:43
Geldik mi yine arife ile tarife ye:) Neyse kaptım tüyoyu!
17 Kasım 2017, 09:45
Bazen kendime engel olamasam da genelde sade ve öz yaşamayı ben de severim . Küçük şeylerle mutlu olmayı , çok değil az ile yetinmeyi severim . ☺️ Büyüdükçe dertler de büyüyor , en iyisimi az ve öz …
17 Kasım 2017, 21:13
Öyle zor yaşamlar da var ki insan çok iddialı laflar etmeye çekiniyor ama evrensel, herkesi kuşatan değerler var, maddi değil de daha manevi olan işte onlara tutunup huzuru yakalayabilmek. Tüketmenin mutluluk getirmediği kesin, o ayrı. Sevgiler..
17 Kasım 2017, 22:53
Düzelmiş şimdi gördüm.:))belki benim gözüm yanılmıştır, o da mümkün.
Selamlar, sevgiler yeniden.:)
17 Kasım 2017, 22:55
Blogger'da teknik sorunlar sıklaştı, teknik işleri de öğrenmem lazım diyorum kendime. Selamlar, sevgiler..
18 Kasım 2017, 20:07
Çok hoşuma gitti felsefesi 🙂 Benim de düşünce tarzıma yakın.
18 Kasım 2017, 23:33
Adamlar yapmış demeyeceğim, adamlar çalmış. Soba başı kestane, eş dost ziyareti, sade yaşam zaten bizim(di). Neyse herkes mutlu olsun, istiyorlarsa adı hygge olsun.
19 Kasım 2017, 16:24
oooo çok efsane bir şeymiş bu ya bu arada sizi takibe aldım yeni buldum bana da bekleriim 🙂
19 Kasım 2017, 16:38
Mutluluk için yapılan her şey efsane. Teşekkür ederim, blogunuzu ziyaret edeceğim. Selamlar..
18 Ekim 2019, 17:07
Merhabalar 💚 #HYGGE hakkındaki yazınız için teşekkür ederim, oldukça faydalı bir yazı olmuş. 💚 İzninizle ben de bu konu hakkında kaleme aldığım yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 🎈 Keyifli okumalar dilerim. 💐 Yazıların da devamını diliyorum. 💐
Sevgilerimle 💚
18 Ekim 2019, 19:21
Teşekkür ederim. Hygge kelimesini duyunca merak etmiştim, ne kadar uyguluyorlar bilemiyorum. En iyisi bizde diyorum.
İzin ne demek rica ederim. Ancak yorumlarda link yayınını siliyor sistem. Sitenizde okudum, yorum kutusu bulamadım. Sizin de elinize sağlık güzel şeyler üretiyorsunuz. Başarılar diliyorum ben de.
Selamlar sevgiler