BARIŞ VE UMUT

A! O da ne? Beyaz bir güvercin balkonda… Nereden gelmiş buraya? Ayaklarına baktım mesaj filan yok. Dedim bu bir işaret, hayra yordum. Sessizce izledim, mutlu oldum, umut doldum. Allah’ım ne güzel yaratmışsın. Ürkütmemek için hareket etmeden durdum, biraz daha sokulmaya çalıştım. Uçtu gitti, biraz sonra tekrar geldi. Hep geliyormuş gibi rahat, her yeri dolaştı, ara sıra da kocaman bakışlar fırlattı. Uçtu gitti yeniden…

Bugünlerde hepimizin alemi kapkara iken, beyaz güvercinin ziyareti umutları tazeledi içimde. Barışı ve umudu önce içimizde sonra aramızda ve tüm milletçe yüreğimizde hissetmek. Barış önce içimizde oluyor aslında, kendimizle barışık olmazsak, artımızla, eksimizle kabullenmezsek benliğimizi, bir huzursuzluktur gidiyor. Sonra gelsin hastalıklar, depresyonlar, mutsuzluklar, kaoslar, çatışmalar…

Millet olmak, tek vücut olmak demekse içimizdeki ötekileştirmeler, ayrıştırmalar bizi güçsüz kılıyor ve zalimin, düşmanın eline fırsat çıkıyor.

Koca kainatta herkes ayrı bir kainat, o kadar değerli. Ne var sanki sağcı-solcu, doğulu-batılı, örtülü-açık, ocu-bucu ayrıştırmalarını bıraksak. Aynı vücudun içinde yabancılaşan uzuvlar gibi kendi canımıza kast etmesek… Hep barış, barış diyoruz. Önce içimizde barışmalıyız… Tahammüllü, katılımcı, kuşatıcı. Sen benden bize çevirsek söylemlerimizi ne olur? Belli ki düşman fırsat kolluyor, giden can bizim. Ya parmağımız ya gözümüz…

İçimiz sağlam olursa, yıkılmayız evvelAllah. Dirençle, inatla, beraberce kendi içimizdeki barışla dik dururuz. Dışarıdan esen rüzgara, fırtınaya da eğilmeyiz.

Fitne ve ayrılık ekmeye çalışanlara cevap, barış ve umut…

2 yorum