BENİM ÇİZGİ FİLMLERİM

heidi

Çizgi filmler de unutulmayan filmler, kütüphanede hep saklanılan kitaplarımız kadar yer etti kafalarımıza. Şimdi düşündüğümde güzel mesajlar kalmış aklımda. Kavga yok, entrika yok, dayatılan imajlar yok, subliminal desen varsa bile şimdiki kadardeğildir. Tam çocuk kafası, hareket, arkadaşlık, biraz serüven ve bolca gülümseme. İşte benim çizgi filmlerim…

Heidi terapi seansı gibiydin

Heidi… Sen gerçek olsan ve çok olsan ne iyi olurdu. Ama bir çizgi karaktere bu duyguyu verebildiler ya helal olsun. Heidi bize dağları, sade hayatı, doğayı, yardım severliği anlattı. Esmer ekmek ve kızarmış peynir, sıcak süt hep canımızı çektirdi. Samandan yatağına o kadar heves ettik ki yanın başındaki açık pencereden donmaz mı bu kız diye hiç düşünmedik. Belki Alpler’de geçen hayatı bir Japon çizmişti ama biz hiç yabancılık çekmedik.

Kibar ayımız bizim

Ayı Yogi… Türkçe seslendirmesini yapan kişinin bizden kelimelerle sevdirdiği, sık sık “efem” diyerek kibarlığı ile ayılıkta çığır açan bu karakter, en yakın arkadaşı Boo boo ile piknik sepeti, korucu, orman üçgeninde maceralar yaşar. Aynı konunun tekrarından sıkılır mıyız, asla…

Bir de Akıllı Bıdık var tabi. Bu kovalamaca içerisinde ağır ağabey havasında, yavaş konuşan, oturaklı, sevimli mavi bir köpek…

Tom ve Jerry… Kedi-fare kovalamacası üzerine yazılmış bir destan adeta. Hep yarıştılar ama hiç kazanan olmadı. Yarışı izleyen bizler ise, ne birini tuttuk ne ötekini. Kendini kaptırıp, izlerken “ay ev mahvoldu!” diyen büyükler ve kedi-fare kovalamacasını izlemekten yorulup uykusu gelen minikler. Bizler bu didişmeden dostluk mesajı çıkarttık. Tatlı tatlı didişip, birbiri olmadan asla yapamayan arkadaşlık öyküleri izledik…

Ağaçkakan Woody‘de benzer bir kovalamaca izlettirdi bize, ancak onun ki insanlara karşıydı ve hep o kazandı. Sayesinde kuşlara bakışımız değişti, kuş beyinli lafını çıkaranın da onu tanımadığı kesin… 

 

Taş devrinde arabalar nasıl çalışır?

Taş Devri… Çakmaktaş ve Moloztaş ailesi, komşularımızdır, akrabalarımızdır. Öylesine kabul etmişiz onları, arabanın tabanını delip yaba daba duu deyip gideceğimize inandık neredeyse. Adı taş devridir ama şimdi bile olmayan modern yaşam gereklerinin çoğu vardır. Çizgi film karakterleri kadar, onları kurgulayan Hanna-Barbera‘yı da tanırız. Zira kaptırıp gittiğimiz için, jenerik yazılarını da bir süre okumuşuzdur.

Jetgiller… Baktılar ki biz Çakmaktaşları çok sevdik, bu defa gelecek zamandan bir aile. Bugün dahi olmayan, yakın zamanda da zor görünen bir yaşam modeli… Robotlar, uzay dolmuşları, ışınlanma tüpleri… Ama diyaloglar, heyecan ve komedi aynı. İnsan, her zaman aynı insan da, bunları yazanlar kesin NASA’da çalışıyor ve bu işi de hobi diye yapıyorlar.

Bir çizgi filmimiz bile yok derdik, artık var çok şükür. Artacak, güzelleşecek, bizi anlatacak. Üstelik bizimkilerin işi daha kolay, NASA filan yok bizde, beklentilerimiz düşük en azından. Kimler geldi, kimler geçti… Çizgi filmleri hep severek izledim, büyüdüm, anne oldum, kızlarımla da izlemeye devam ediyorum.

Son gözdem, Koyun Shaun… Akıllı, delikanlı, protest bir koyunun maceraları. Bu animasyonla -koyun gibi olmak- deyimi geçerliliğini yitirdi. Tavsiye ederim, izleyin.

Çocukken çizgi filmler hep olsun büyüyünce de izleyeceğim derdim. Sanırım benim gibi milyon tane çocuğun duası kabul oldu ve animasyon filmler çıktı ortaya. Hemen söyleyeyim Kayıp Balık Nemo değişmez favorimdir, Arı filmi de ikinci sırada. Mesaj kaygılı, güldüren, düşündüren, küçükler kadar büyükleri de hedefleyen animasyonlar. Yalnız dikkatli olmakta fayda var, bu yabancı yapımcılar sevimli görünen her şeyin içine bir fesat katmayı da çok iyi beceriyorlar…

Çocukken izlediğimiz masum dünya büyüklere de iyi geliyor, döndür döndür benim çizgi filmleri izleyesim var. Tabii şimdi çizgi film karakterleri sektör oldu. Çocukların zaafını iyi biliyorlar, kötü mesaj vermesinler de biraz sektör olsunlar. Acil masal kahramanı aranıyor derken biraz da bundan söz ettim. Kendi masal kahramanımız olsun, heidi gibi ne Elifler Ayşeler üretir bizim toplum. Değil mi ama?

10 yorum
Write a comment