Mücadele dolu bir kadın hikayesi… Kadın erkek fark etmez, hayata tutunan, değerleri ve sahip oldukları için mücadele eden insanlar çok kıymetli. Her insanın hak bir davası ve o dava için de yapacak bir şeyleri olmalı. Juliana Buhring ve bisiklet hikayesi de kadere teslim olmakla bizim irademizle yapacaklarımız arasında zikzaklar çizerek oluşmuş. İlginç, hüzünlü, motive edici, ümit verici. Bu hikayenin tam orta noktasında Onun dünyayı bisikletle en hızlı turlayan kadın olma ünvanı ve Guinness rekoru var. Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’daydı, katıldığı söyleşide sürprizlerle dolu bu hikayeyi dinledim. Size de anlatmak istiyorum.
Tanrının çocukları tarikatı ve kayıp aileler
Juliana Buhring anne babasından ayrı büyümüş. Ailesi o küçükken tanrının çocukları isimli bir tarikata katılmış. Juliana Yunanistan doğumlu, anne Alman baba İngiliz, 23 yaşında bu tarikattan kurtulana kadar 30 ülkede geçiyor yaşamı. Cinsel istismar başta olmak üzere tanık olduğu haksızlıklarla ilgili mücadelesini iki kız kardeşiyle birlikte yazdıkları kitapla gözler önüne seriyorlar ve bu sayede tanrının çocukları tarikatı dağılıyor. Zaten dünya hak ve batıl mücadelesi üzerinde gitmiyor mu? Aklına koyduğunu başarmış Juliana ve diyor ki ben şimdi yaşıyorum…
Sevdiği adamı bir timsah yedi…
Ailesi olmadan anne, baba sevgisini tadamadan büyümüş biri ömrü boyunca hep sevgiyi arar. Bulursa kendini toparlar, mutlu olur ancak. Zor yıllar sonrasında İtalya’ya gidiyor Juliana ve orada öğretmenlik yapıyor, öncesinde de İtalyanca öğrenmek için epey çalışıyor. Yeni bir ülke, yeni bir dil ve kültür. Söyleşinin sonuna doğru söylediği şu cümle çok doğru, “Konfor alanımız dışına çıkarsak ancak ne yapacağımızı keşfedebiliyoruz.” Alışkanlıkların değişmesi, rutinlerin bozulması, keyiflerden ya da kolaylardan ödün vermeden keşif olmuyor demek ki. Tam ruh eşimi buldum derken sevdiği bu adam Uganda’da timsahlar tarafından yenir, oysa tam her şey yoluna girmişti. Ölümün bile hayırlısı deriz ya bu tam öyle bir durum. Ve tam bir depresyon, içe kapanma, sorgulama dönemi başlıyor. Taa ki cenaze olmadan yapılan törende ortak arkadaşlarından biri, hayatta her şeyi yaptın mı? Mesela Kanada’ya bisikletle gidebilir misin diye soruyor. (O da az çılgın değilmiş. Çılgın iyidir, hele iyi kalpli çılgın tadından yenmez bence.) Orada karar veriyor Juliana, dünyanın etrafını bisikletle gezeceğim…
152 gün 29.000 km tek başına…
Yol boyu 29 kere yara bere aldım diyor Juliana, kaburga kırığı, ciddi ishal, ilaç etkileşimi kaynaklı kalp krizi, hipotermi ve dahası bisiklet serüveninde yol boyunca yaşadıklarından bazıları. Öleceğini düşündüğü zamanlar da olmuş ama diplerdeki, ümitsiz halime şifa oldu bisiklet sürmek diyor. Napoli’den sonra Boston. ABD sosyal medya takibinin ve sponsorların arttığı bir nokta oluyor. Bisikletle dünya turuna karar verene kadar bisiklet sürmeyi bile bilmeyen Juliana, start vermeden önce hem kondisyon çalışmaları hem de yeme içme, sağlık, yol durumu ile ilgili ön hazırlıklar yaptı. Başta kayda değer bir sponsor desteği olmasa da destek giderek arttı.
Yeni Zelanda’da gps bağlantısı kayboldu…
Guinness rekorlarının kuralları, yükümlülükleri var. Bir kere gps ile takip ediliyorsun ki bu güvenlik için de gerekli. Ama güzergah bilinmezli, ilk defa geçtiğin yollarda yalnızsın, bisikletin ve sen. Hadi at olsa iyi, onunla yarenlik edersin. (Hemen araştırdım, at ile dünya turu yapanı bulamadım. Bir rekor da ben yapsam diyenler, bu konu boşta demek ki) Yeni Zelanda’da internet olmayan bir bölge, gps yok. Soğuk, yorgunluk, her taraf aynı, ümitsiz bir durum. Tamam ben bittim dediğim anda pencereden ak saçları başının etrafını çevreleyen melek görünüşlü bir kadın camı tık tıklıyor. O an ne kadar mutlu olduğumu anlatamam diyor Juliana. Hipotermi başlamıştı soğuktan, şuur kaybı ile hayal mi dedim ama değil, yaşlı bir gezgin çift bana yardım için yoluma çıktı sadece… O gece karavanda misafir olur, dinlenir, sabah kahvaltı ve yola devam. Zaman önemli tabi, dünyayı bisikletle en kısa sürede turlayan ilk kadın ünvanı için pedal çeviriyor ve amaç 150 günde hedefe varmak.
Avustralya’da saksağanlara dikkat edin…
Avustralya’dan geçerken en çok saksağanlardan çektim dedi Juliana. Avustralya saksağanı agresif bir kuş türü ve özellikle yumurtlama döneminde insanlara da artan bir saldırganlık gösteriyor. Hem dengede kalıp bisiklet sürmek hem üzerine pike yapan saksağanlardan korunmak için çok yorulduğunu söyledi. Araştırdım gerçekten o saksasağan türü çok tehlikeli. Bu arada sık sık parası bitiyor, çünkü umulmadık masraflar çıkıyor sürekli. Bir defasında facebooktan duyurduğunda 24 saatte 2000 dolar toplanmış, Avustralya’da ise emekli maceracı gezgin bir grup 100 dolar toplayıp vermişler. Sonraki rota Singapur’a uçakla geçiyor, yağmuru nemi meşhur buraların ama çocukluğumda Tayland, Filipin, Japonya, Kamboçya’da yaşadığım için uyum problemim olmadı diyor. Fırtına öncesi sessizlik günleri… Sırada Hindistan var.
Hindistan’da herkes ishal olur…
Hindistan’da ishal olmamak çok zordur, katılıyorum. Hijyen olmayan, kalabalık, farelerin kutsal sayıldığı bir ülke ve her şey temiz olsa da yağlı, bol baharatlı yemekleri her mide kabul etmez. Karnaval gibi bir ortama denk geldim yiyecek bir şeyler bulamıyorum, çok kalabalık diyor Juliana. 140 km aç gittikten sonra, bir lokantada dünden kalan biryani pilavı bulabildim ancak. Kısa süre sonra tuvalete gitmek istediğini söyler, mutfağın içinde köşede bir deliği gösterirler! Yola devam eder ama midesinin ağrısı ve sık sık tuvalet ihtiyacı onu bitirir. Ve sonunda olan olur, artık tutamaz. İlk gördüğü yere dalar, doğru tuvalete… Her şeyi yıkar temizler, 30 ruby de tuvalet parası vermek zorunda kalır. 150 gün planladığı dünya rekoru burada geçirdiği hastalık yüzünden 2 gün atar. Biliyorum siz okurken yoruldunuz ama bu kızcağız ne yapsın? Özgür ruh, inatçı, azimli finale az kaldı. Zaten sırada Türkiye var, biz de rahat…
Bisikletçilerin korkulu rüyası köpekler…
Türkiye’de ilk Ankara’ya geldim, nefis bir Türk kahvaltısından sonra yola devam ediyorum ki en az 10-15 köpek üzerime doğru geliyor. Dedim Juliana bittin sen, ama o sırada bunu fark eden bir sürücü köpeklerin üzerine sürüp beni kurtardı ve güvenli yola kadar arabasıyla eşlik etti diyor Juliana Buhring. Zaten ülkemizi, özellikle İstanbul’u çok seviyor. Bizden sonra Yunanistan, Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve oradan da başlangıç noktası İtalya.
152 gün kendinle baş başa, yorucu ve stresli bir yolculuk sonrası rekor da elde etse kısa bir depresyon yaşamış, çünkü adapte olmak hiç de kolay değil. Guinness Rekorlarına giren, dünyayı bisikletle en kısa sürede dolaşan ilk kadın… Günde 300 km, sonra 400 km, sonra 800 km ve en son 1080 km non stop yolu 49 saatte tamamlayan Juliana Buhring kendi rekorlarını egale etmiş hep. Kaburgası kırık halde, ağrı kesici alarak devam ettiği yarışlar var. Öyle ki takipçileri 400 km’lik yoldan gelip ona enerji içeceği getirmişler. Yaptığı hırs değil, azim. Herkes bir şeyleri kendine hedef koyup bundan beslenmeli belki de.
Juliana Buhring ve bisiklet hikayesi motive edici, aynı zamanda tefekkürlük. Bisikletle ilişkim meditatif diyor Juliana, zihnen beni daha mütevazi yaptı, dünyayı gezdikçe egosantrik olmaktan kurtuldum, hepimizin ortak noktası çok bunu gördüm. Rüzgara Karşı kitabında tüm serüvenini kaleme almış, ayrıntıları merak edenlere tavsiye ederim. Yeniden bisikletle dünyayı turlamak ister misin sorusuna cevabı, rotayı, teknik ekipmanı değiştirip 100 günde bitirmek isterim dünya turunu diyor. Yolun açık olsun Juliana…
Benim de bisikletle meditatif bir ilişkim var sayılır, mavi bisikletimin içinde…
9 Şubat 2020, 13:04
Bisiklet sevdalısı olarak yazınızı beğenerek okudum. Gerçekten helal olsun Juliana’ya. Bende bir Karadeniz turu düşünüyorum belki emekli olunca…
9 Şubat 2020, 13:53
İlginç ve ibretli bir hayat hikayesi var gerçekten. Azim ve kararlılıkla başarmış hedeflerini..
Etkinliği Üsküdar bisiklet ve peloton spor kulübü organize etmişti. Sizin yaşadığınız şehirde de benzer bir grup vardır.
Bir de nacizane fikrim hiç bir şey için emekli olmayı beklememek lazım, en azından başlangıçları aklımıza düştüğü andan itibaren hayata geçirmeli çünkü zaman o kadar hızlı ki…
Teşekkür ediyorum.
4 Mart 2020, 18:15
İçeriği hazırlayan kişinin ellerine sağlık. Normalde SEO açısından google üzerinde üst plana çıkmak için gereksiz anahtar kelime kullanımına yer veriliyor. Ancak içeriğiniz oldukça akıcı. Sıkılmadan sonuna kadar okunabiliyor.
4 Mart 2020, 18:59
Seo biraz sıkıcı bir konu ama organik okura ulaşmak, google algoritmasına azıcık uymak için genel kurallara dikkat ediyorum ancak keyfim kadarına. Nasip diyorum yazıyorum.
Teşekkür ederim.
12 Haziran 2020, 16:11
akıcı bir anlatım. başarılarınızın devamını diliyorum. tabi bize de anlatmak şartıyla.
12 Haziran 2020, 18:26
Juliana Buhring tam bir motivasyon hikayesi, Onu tanıdığıma sevindim.
İyi dilekleriniz için teşekkür ederim.