Her şey dahil tatil ne demek? Doğanın içinde köy hayatı, deniz keyfi, tarih ve kültür gezisi. Her şey dahil tatil bu demek bence, sakin şehirciler Gökçeada’ya… Hem sakin olsun horoz sesiyle uyanayım hem aktivilerden yorulayım hem de farklı bir yer olsun. Adaların özgürlüğünü ilan etmiş havası nasıl masalsı geliyor insana. Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada maviliğin ortasında kaybolmak, oksijen depolayıp dinlenmek için güzel bir yer. Popüler ama kalabalık sevmeyenler için de bir dolu yer var. Verimli tarım alanlarından dalından sofraya bol sebze meyve, keçi sütünden peynir, süt, tereyağı, köy yumurtası… İsterseniz dalış kurslarına katılıp su altı macerası yaşayın ya da sörf yaparak aktivitesi bol bir tatil… Hem sakin hem kalabalık bir ada.
Gökçeada yolcusu
Gökçeada yolculuğu nasıl geçer?
Tatil yolculuklarında ilk defa gördüğünüz yerlerden geçiyorsanız yolculuk süresi çabucak bitiyor. Gökçeada yolculuğunda Trakya bölgesinde yol boyu uzanan ayçiçek tarlalarını sarı bir yorgan gibi üstünüze çekmek ya da zıplayıp üstünde koşmak istiyorsunuz. Çanakkale’de ayrı bir manevi ve duygusal hava var. “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altında binlerce kefensiz yatanı…” mısrasını hissettim oralardan geçerken. Trakya bir başka güzel ve bereketli, tarla izleyerek ya da denizi bir yanına alarak yolculuk yapmak en sevdiğim.
Gökçeada mavisi
Kara yolculuğundan sonra, Eceabat veya Kabatepe‘den arabalı vapurla deniz yolculuğu… Çanakkale kıyıları küçülürken Gökçeada iyice yakınlaşacak. Feribot yolculuğunda denizi izlerken bu mavi başka mavi dedim, Kuzu Limanı’nda ise mavilerin sayısı arttı. Dağ kokusu, deniz kokusu karışımı bir rüzgar esiyor sürekli. Tatlı bir yokuşla kıvrılan yol ile yaklaşık 7 km. sonra merkeze varıyorsunuz. Hem yerel hem de büyük zincir marketler ve zengin çarşısı ile Gökçeada merkezi özellikle apart ve pansiyon konaklamayı tercih edenlerin ilk durağı.
Gökçeada’da ne yenir?
Pansiyon ya da apartta kalacaksanız market alışverişinin yanında ayrıca Gökçeada’ya özgü domates ve karadut reçeli de alabilirsiniz. Yorgunluğunuzu atmak için meydanda meşhur dibek kahvesinden içip, karadut dondurması ya da sakızlı muhallebi ile serinlemek iyi gelir. Rumlara özel lezzetli efibadem kurabiyesi var. (Hımm nasıl bir kurabiye bu diyenler tıklayın.) Gelirken feribot sırasında tadımlık dağıtmışlardı, ağızda dağılan bol terayağı ve badem aromalı leziz bir kurabiye ama bu kadar da pahalı satmasalar. Gökçeada’nın merkezinde de gezip görecek yerler var ama dinlendiyseniz yola devam. Dönüşte hem alışveriş hem şehir turu yaparsınız.
Gökçeada köyleri görülmeye değer
Hemen eşyaları bırakıp denize koşmak isteseniz de yol yorgunusunuz. Zaten bir adaya gidiyorsanız denize de tutkunsunuz demektir. İlla ki yüzmek değil denizde yaşamayı seven, tekneyi evi gibi gören, suyun altına üstünden çok meraklı olan, sadece oturup izlemekle mest olan, oltası elinde kıyıları mesken tutan deniz tutkunları var. Gökçeada hepsine ev sahipliği yapıyor, deniz suyu biraz soğuk ama sıcak havalarda hoşunuza gidebilir. Gizli liman koyu, Laz koyu, Yuvalı koyu, Yıldız koyu su altı milli parkı en popüler kıyılar. Adanın güneyinde yer alan Laz koyu’nun plajı taşlık değil ve deniz suyu bir tık daha sıcak. Benden söylemesi sakin diye geldim nedir bu kalabalık demeyin. (Bakınız aşağıdaki foto.) Meraklısına dalış kursları pek çok kıyıda ekip ve ekipmanla hizmete hazır, isteyenler sakin koylarda ilk deneyim fırsatı bulabilir.
Laz Koyu… Buradan çıkış yok…
Gökçeada Rum Köyleri
Çevre gezileri ile Rum köylerine mutlaka uğrayın. Kentsel sit alanına alınan bu köyler mimarı dokusu, etnik yaşam kültürünün izlerini taşıyan yapısı ile görülmeye değer. Tepeköy, Dereköy, Kaleköy, Zeytinli, Bademli var olma savaşı veriyor. Yer yer terk edilmiş ya da sadece yazları kapıları açılan evler var. Buraları kültür mozağinin bir parçası gibi renkleri, dokuları ile Ege’yi ve Gökçeada’yı minyatür ya da biblo gibi temsil ediyor. Gökçeada’da her şey dahil tatil demiştim, tarih ve kültür gezileri için Rum Köyleri yaşayan açık müze gibi. Böyle değişik bir havası var, alışık olmadığımız ama gezmek ve şahit olmak deniz kum güneş dışındaki zamanlar için çok iyi alternatif.
Ege havası ile Gökçeada mavisi
Türkiye’nin en batısı İnceburun Uğurlu Köyü’nde
Fotoğrafta görülen kıyıların solu Türkiye’nin en batı noktası İnce Burun‘a doğru uzanıyor. Uğurlu köyü, en yoğun nüfusa sahip köylerin başında geliyor. Yoğun bir ev pansiyonculuğu ve apartlar var. Adanın genelinde olduğu gibi burada da insan canlısı keçiler her yerde karşınıza çıkıyor. Plajda sizi takip eden, çağırmadan yanınıza gelen keçilerin sütünden içmeden, peynirinden almadan ve adaya özgü yöntemlerle pişirilen oğlak tandırdan yemeden olmaz. Uğurlu köyünü çok sevdim, sabah İnceburun manzarası ve keçi melemesi ile tavuk gıdaklaması (horozlar da var:) eşliğinde uyanmak çok keyifli. Gökçeada’da konaklama fiyatları ise yoğun tatil zamanları dışında daha da uygun tabi.
Gülümse çekiyorum:)
1 Haziran 2016, 16:59
Yaaa nasıl güzel bir paylaşım olmuş alıp götürdünuz beni 🙂 tatil için nereye gitsek bu sene diye düşünüyorduk ufak bi ada arastirmasi yapsak iyi olucak galiba 🙂
1 Haziran 2016, 17:00
Gökçeada ünvanına yakışır bir sakinliği var , insana huzur veriyor. Plaj olarak biz hep kefaloz plajına gidiyorduk tuz gölü ile yan yana, rüzgar sörfü yapan bir kaç kişi dışında çok az insan oluyor ,çok rahat etmiştik.
1 Haziran 2016, 17:03
Biz de hep gitmek isteyip, erteliyorduk. Şimdi tekrar gider miyiz diye soruyoruz birbirimize. Tavsiye ederim, yalnız sakinlik sevenler Gökçeada daha hareketli ve kalabalık sevenler Bozcaada diyor.Beğendiğinize sevindim. Sevgiler, selamlar…
1 Haziran 2016, 17:05
Ada büyük olduğu için bir seferde her yerini dolaşmak zor. Zaten herkesin beklentisine uygun farklı yerler var. Önceden araştırıp oralarda bolca zaman geçirmek en iyisi.
1 Haziran 2016, 21:33
Merhaba,
Güzel bir gezi yazısı olmuş; ellerinize sağlık! Bir bu kadar daha olsa hiç sıkılmadan okurdum 🙂 Gökçeada görmek istediğim bir yerdi; bu isteğim, paylaşımınızla biraz daha arttı 🙂
Renkli günler!
1 Haziran 2016, 21:36
Merhaba, anlatamadığım yerleri ve özellikleri çoktur sanırım. Giderseniz yazın, okuyalım. Her gözün, gönlün gördüğü farklı oluyor. Size de renkli günler…
2 Haziran 2016, 18:27
Sakin ve dingin yerleri sevdiğim için kimilerine göre bir şehir bile sayılamayacak olan Bilecik'imi her zaman özlerim. İstanbul'u çok sevmeme rağmen bu sebepten kaçtım zaten. Gökçeada'yı da görmek isterim. Tanıtımınız için de teşekkürler.
2 Haziran 2016, 18:27
Seneler önce gitmiştim çok beğenmiştim. Sizin fotoğraflarınız ve güzel yazınızla tekrar gezdim anılarımı tazeledim kaleminize ve yüreğinize sağlık. Denizin mavisini Rum evlerinin beyaz badanası mavi kapı pencere boyasının kendine has sokakları bir başka güzellik sergiliyor. Güzel bir paylaşım teşekkür ederim.
Sevgiler.
2 Haziran 2016, 18:32
Siz de deniz ve sakinliği bir arada sevenlerdensiniz sanıyorum. Ege'nin havası da bir başka. Gezdiğim yerlerde, doğal güzellikleri kadar yöresel mimarisi, sokakları da beni çekiyor. Güzel sözlerinize teşekkür ederim, anıları tazeleyen bir yazı olmuş, mutlu oldum. Sevgiler..
2 Haziran 2016, 18:37
Bilecik'e içine girmeden yolculuk esnasında bir sefer geçmiştik. Yeşili ve küçük şehir havası ilgimi çekmişti. Şimdi siz böyle övünce aklıma geldi. Uzun uzun gezmek isterim. İstanbul'u özleyip ziyaret etmek belki daha keyiflidir, inşaallah bir gün burada buluşuruz. Sevgilerimle..
2 Haziran 2016, 21:30
Merhaba ☺️ Kaleminize sağlık adamızı çok güzel anlatmışsınız. Adada yaşıyorum ben de. Bir tek yukarı kaleköydeki İmroz poseidon restauranttan ve manzarasından bahsetmeyi unutmuşsunuz. Adaya gelip te orda güneşin batışını seyrederken adamızın balığından yemeniz nacizane tavsiyemdir. Tekrardan bekleriz adamıza.( Gerçi adamızın suyunu içen tekrardan geliyor ☺️)
2 Haziran 2016, 21:37
Merhaba, Gökçeada bu kadar kısa bir yazı ve birkaç gün gezmeyle anlatılacak bir yer değil. Görmediğim ya da sizin dediğiniz gibi kendine özel saatlerinde bulunmadığım yerleri çok. Tekrar gelmeyi istiyoruz, nasip… Suyu da lezzetli gerçekten. Tuzlu su ortasında böyle bol sulu bir ada. Maşaallah. Çok teşekkür ederim.
2 Haziran 2016, 21:38
Akşam akşam gezi aşkımı depreştirdin arkadaşım …,
Bir an önce gidesim geldi … Ta ki o arabaları görene dek ….
Pek keyifli bir paylaşım olmuş … Emeğine sağlık ve teşekkürler
2 Haziran 2016, 21:45
Sevgili Didemika gezi aşkı iyidir. Depreşsin ne güzel, aynı şehirde ilk defa gittiğin bir yer bile bazen ne güzel anılar biriktiriyor. Arabalarda haklısın ama sakin yerler çok. Teşekkürler, sevgilerimle.
29 Temmuz 2016, 10:37
Ne çok geziyorsunuz, kıskanmaya başladım. Uğurlu köyünde yaşadaydık ya keşke, ya da nerelisin hemşerim? Gökçeada, uğurludanım…deseydik ya;)) yazın köy diye tatile giderdik…
29 Temmuz 2016, 10:47
Çok gezmiyoruz aslında, bana kalsa en az ayda bir yeni bir yer keşfetmek isterim. istanbul'da bile keşif listesi varken elimde hiç oturmamam lazım. Uğurlu köyü güzel ama yaşayanlar bizim köy konusunu unutmuştur çoğu pansiyoner. Yine de bakir, horoz sesli, mis gibi havalı bir köy. Sevgiler, selamlar..
28 Haziran 2020, 20:33
bozcada ya 2 sene önce gitmiştim çok harika biyerdi ve bu senede planlarımızın arasında bir gökçeada tatılı vardı ama covid den dolayı pek sıcak bakmadık bu sene tatile. Henüz olayların yatışmadığını düşünenlerdenim. Şu sürec biran önce bitsede o sıkıcı ama değerini bilmediğimiz hayatımıza geri dönsek. Paylaşım için ayrıca teşekkür ederim 🙂
29 Haziran 2020, 12:16
Gökçeada Bozcaada’dan daha sakin sanırım. Merkezde ve kalabalık tatil lokasyonlarında değil de köylerde pansiyon, apartlarda tatil seçerseniz sabah horoz, inek sesi ve dilediğiniz koya gidip yüzmek de mümkün. Haklısınız pandemi devam ediyor ama Gökçeada’ya aracınızla gidip, köylerde apartta kalıp, kalabalığa girmeden tatil yapabilirsiniz. İyi dileklerinize katılıyorum, ben teşekkür ederim..