Bir soba neler anlatır insana? Çok şeyler anlatır… Birlikte geçirilen zaman, birlikte zaman geçirdiğin kişiler, birlikte zaman geçirdiğin kişilerle ilgili hislerin, anıların… Bazen bir eşya ile canlanır, hafızana kodlanır. Tanıdık birini ya da eski bir dostu görmüş gibi bazı eşyalara bakmamız da bundan belki. Çocukluk hatıralarımda bir sürü soba çeşidi var. Kovalı soba, tam tepesinde odun kömür atılan ağzı ve ayaklarının arasındaki dokunması yasak kapağı ile klasik soba ve kuzineli hayaller… Bir de sağır soba var.
Yanmış odun kokusu ve çıtırtısı, kömürün parlak karası, ateşin rengi, külün kendine özgü yumuşaklığı ve daha bir sürü anahtar kelime bana soba ile ilgili hatıralar çağrıştırır. Bizim evde sobanın üzerinde her zaman büyük bir yeşil çaydanlık bulunurdu. Bu kocaman çaydanlığı sıcak, candan, tombul bir komşu teyze gibi algılar, severdim. En çok da kapağı ile oynardım. Geniş, görkemli cüssesine zıt, küçük bu kapak bazen oyun arkadaşım olurdu.
Sobanın üstünde demlenen çayın kokusunu, pişirilen kestanelerin lezzetini, kahvaltı için ısıtılan ekmeklerin tadını, ışıkları kapatıp duvarda sobadan yansıyan ateş dansını izlemenin keyfini hatırlıyor ve özlüyorum zaman zaman. Soba yakma seremonisi, odaya hızla yayılan sıcağın keyfi de var hatırladıklarım da, yakınında bir yere kıvrılıp uyumanın keyfi de. Evin diğer yerleri için buzhane esprisi yapılır sobalı evlerde ve bu sıcağın tadını alan kalorifer konforuna şükretse de kemiklerime kadar ısınırdım diye yad eder o günleri. Emeksiz keyif olmaz, temizlemesi ve küllerini boşaltması da var bunun. Ama hep keyif arayan uzun soluklu mutlu olamaz zaten…
Soba ile ilgili anılarımda, “sağır soba” ifadesinin yeri apayrı. İlk duyduğumda, “Sobalar duyar mı ki sağır olsun. Bu büyükler de çok tuhaf, peh!” demiştim. Zaman geçtikçe, ısısını dışa vermeyen sobalar için söylenen bir benzetme olduğunu anladım. Ama, anladığım daha önemli ve değerli kavram “paylaşmak” oldu. Hislerimizi, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmıyorsak bir anlamı yok. Sözünle, gülüşünle ya da sadece varlığınla sevgiyi. Yaşayarak, anlatarak bilgiyi paylaşmak.
Sağır soba olmadan hayatı paylaşmak…
Yanmış odun kokusu ve çıtırtısı, kömürün parlak karası, ateşin rengi, külün kendine özgü yumuşaklığı ve daha bir sürü anahtar kelime bana soba ile ilgili hatıralar çağrıştırır. Bizim evde sobanın üzerinde her zaman büyük bir yeşil çaydanlık bulunurdu. Bu kocaman çaydanlığı sıcak, candan, tombul bir komşu teyze gibi algılar, severdim. En çok da kapağı ile oynardım. Geniş, görkemli cüssesine zıt, küçük bu kapak bazen oyun arkadaşım olurdu.
Sobanın üstünde demlenen çayın kokusunu, pişirilen kestanelerin lezzetini, kahvaltı için ısıtılan ekmeklerin tadını, ışıkları kapatıp duvarda sobadan yansıyan ateş dansını izlemenin keyfini hatırlıyor ve özlüyorum zaman zaman. Soba yakma seremonisi, odaya hızla yayılan sıcağın keyfi de var hatırladıklarım da, yakınında bir yere kıvrılıp uyumanın keyfi de. Evin diğer yerleri için buzhane esprisi yapılır sobalı evlerde ve bu sıcağın tadını alan kalorifer konforuna şükretse de kemiklerime kadar ısınırdım diye yad eder o günleri. Emeksiz keyif olmaz, temizlemesi ve küllerini boşaltması da var bunun. Ama hep keyif arayan uzun soluklu mutlu olamaz zaten…
Soba ile ilgili anılarımda, “sağır soba” ifadesinin yeri apayrı. İlk duyduğumda, “Sobalar duyar mı ki sağır olsun. Bu büyükler de çok tuhaf, peh!” demiştim. Zaman geçtikçe, ısısını dışa vermeyen sobalar için söylenen bir benzetme olduğunu anladım. Ama, anladığım daha önemli ve değerli kavram “paylaşmak” oldu. Hislerimizi, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmıyorsak bir anlamı yok. Sözünle, gülüşünle ya da sadece varlığınla sevgiyi. Yaşayarak, anlatarak bilgiyi paylaşmak.
Sağır soba olmadan hayatı paylaşmak…
Şimdi biraz kuzineli hayaller kuruyorum, benim hayalimdeki evde yazdım, ara sıra okuyorum tekrar. Gerçekleşir mi bilmiyorum ama düşünmesi bile içimi ısıtıyor. Soba bilmeyenler, anısı da hayali de olmayanlar var mı?
22 Kasım 2017, 23:02
Sobanın ayrı bir güzelliği var bende. Yazınızla o güzellikleri yeniden hissettim. En önemlisi de sağır soba olmadan hayatı paylaşmak değil mi? Kaleminize sağlık:)
22 Kasım 2017, 23:51
Bazen kendimi çok arafta hissediyorum, ne olacak senin bu halin diyorum. Bir doğallık sadelik özlemi, tam da hızla akan metropol yaşamının içinde gidiyoruz bakalım. O günlere dönmek bana da nasıl iyi geldi.
Teşekkür ediyorum, sevgilerimle..
23 Kasım 2017, 08:53
muhtemelen bızım cocuklarımız sobaları bılemeyecekler..
23 Kasım 2017, 09:41
Soba çok şey hatırlatıyor bana, şimdi o günlerden ne bir kimse ne de o evden birşey kaldığı için biraz buruk üzücü ama şimdi olmadığı için yoksa anılar o kadar sıcak ki, dilerim hayalleriniz/hayallerimiz bir gün gerçekleşir, o sobanın başında bizde kendi anılarımızı yaratırız, sevgiler..
23 Kasım 2017, 09:53
Sobalı bir ortamda bulunma olasılıkları iyice düşüyor ama iyice bu nedir noktasına da gelecekler galiba. Belki de nostalji kafeler açılacak buna benzer pek çok şey yaşanacak orada. Bu arada iyi fikirmiş bu:)
23 Kasım 2017, 10:00
Hayatı kolaylaştıran, konfor katan imkanlara hep şükür ediyorum hatta kaloriferli bir ev hayali ile yaşayan çok insanlar da var. Dışarıdan sıcak evinde ahkam kesmek değil de soba figürü ile belki bugün yiten sıcaklıklara bir gönderme yaptım zihnimde. Güzel, sıcak günlerdi haklısınız o anıları paylaştıklarım yok şimdi onun da etkisi çok ama daha sade samimi bir hayat isteğini sembolize ediyorsa dilerim gerçek olur aklımızdan gönlümüzden geçen ne varsa. Sevgilerimle..
23 Kasım 2017, 19:35
Bi de bunların uyuyanı var efenim �� Akşam yatma zamanı geldiğinde "sobayı uyutiim de yatalım" cümlesini duymuşlugum var
23 Kasım 2017, 19:41
Evet şimdi hatırladım, sabah uyanınca yakması kolay olsun diye uyutulan sobalar. İşitmesi uyuması derken aileden biri yapmışız. Teşekkür ederim Çekergezer..
23 Kasım 2017, 20:50
Dilerim o hayalindeki ev gerçekleşir. Sıcacık sohbetlerin bol olsun o evde.. Kesinlikle paylaştıkça çoğalıyor herşey bereketleniyor. Ben de şimdi bol bol sevgimi paylaşıyorum
23 Kasım 2017, 21:00
Teşekkür ederim Sevgili Ezgi, düşünürken bile bize huzur veren ne varsa hayatımızda olsun. Ben sevgi paylaşımlarından payıma düşeni alıyorum ve çok da mutlu oluyorum.
24 Kasım 2017, 11:41
Bizim kuşak için soba çok şey ifade ediyor. En çok özlediğim üzerinde kızarmış ekmek ve kokusu. Şimdi tost makinesinde kızartıyorum ama o koku asla yok.
24 Kasım 2017, 17:29
Kendisinden çok hatırlattıkları yer tutuyor alemimizde, sanki yine bir soba etrafında bir araya gelsek ne güzel olur hissini yaşamak güzel. Bizim kuşak şanslı, anne olarak çocuklarımla da yaşamak isterim bu anıları.
26 Kasım 2017, 22:28
Soba doğduğumdan itibaren vardı hayatımda, üçüncü kardeşim gibi 🙂 ben ortaokula başlayınca kaloriferli daireler revaçtaydı, bizimkiler de öyle bir eve geçelim dediler ama hayat "size sobadan uzaklaşmak yok" dedi. 🙂 O sıralar ülkede petrol sıkıntısı vardı, kaldık yine bizbize sobamızla. O mutluydu, biz mutluyduk. Yine portakal, mandalina kabukları üstünde kurur, kokusuyla evde başımızı döndürür, üstünde ısınan, pişen yemeklerin haddi hesabı olmazken, birinciliği daima çaydanlık alırdı.
Şimdi yine bir köyde kuzinesi olan bir ev var beni bekleyen. Ateşini benim yaktığım soba, şömine, kuzine her ne olursa kabulümdür.
Enfes bir yazı,aldı beni götürdü. 🙂
26 Kasım 2017, 22:45
Sobalar ne kadar kıymetli idi aslında, kurması kaldırması doldurması boşaltması… Kalorifer konusu bizde de aynı gündemde geçmiştir, kaloriferli eş dostun evinde üşürdük onu hatırlıyorum. Bilmiyorum ki asıl özlediğim soba mı o zamanlar mı ya da o zamanların zihin dinginliği mi? Ben de ateşini yaktığım bir yerler olsun istiyorum, zahmet konfor meselesinden öte şeyler. Belki soba üzerinden hayat kurgulamak gibi bir metafor bu. Beni çözen yorumlarınıza, dost sohbetinize kucak dolusu sevgilerimle..