Baş parmağı ile işaret parmağı arasında dakikalardır döndürdüğü kalemi masaya bıraktı. Ne zaman karar veremez, ikilemde kalırsa elinde kalem takılırdı bu harekete. Lise yıllarında soru çözerken yaşadığı kararsızlık anlarında ha bire çevirdiği kalemler geldi gözünün önüne. O zaman sorularda dört seçenek vardı. Şimdi iki seçenek. Seninle mi? Sensiz mi? Artık bu kafa ile yaptığım işten hayır gelmez diye düşündü, koltuğu pencereye yaklaştırdı, ayaklarını kaloriferin üzerine uzattı. Bu defa ilerilere daldı. Acaba o da beni düşünüyor mu? Ne oldu bana diye sinirlendi. Saçıma aklar dolmuş, lise delikanlısı gibi şeyler düşünüyorum. Hem köşeye sıkışıp hem biraz acı çekmek nasıl mutlu eder insanı? O da beni düşünüyor mu? Kim bilir kaç milyon kişi soruyor bu soruyu hem de belki düşünüyordur ümidi ile mutlu olarak. Gençlik yıllarından bir şarkı takıldı diline, mırıldandı durdu… Bu kalp seni unutur mu?
Nasıl özledim seni dedi telefonu kapatırken, ağlamamak için zor tuttu kendini, son günler daha da zor geçiyor. Allah’ım kavuştur sağ salim. Kendini hemen işe verdi, önce elektrikli süpürge ile bütün tozları aldı, ardından her yeri silerek parlattı adeta. Hep böyleydi, üzülse daralsa kendini işe verirdi. Onu bilenler yine kazımışsın her yanı, rahatladın mı bari diyerek takılırlardı. Aslında onun ki titizlik değil de sanki transa girip geçici bir uyuşturucu etkisi yaşamaktı. Mutfak, banyo derken son gücünü de yemek yapmak için kullandı. İçini kavuran özlemi yorgunluğu ile bastırmak istercesine hoyratça kullandı enerjisini. Bir kahve yapıp oturdu nihayet, bu defa da gözüne cdler ilişti. Şimdi askerde tezkereye gün sayan oğlunun doğum gününde çektikleri videolardı bunlar. Onun çocukluk kendisinin iyice gençlik yılları.. Oturdu seyretti tekrar, dans etmişlerdi ana oğul, kavalyesi o zamanlar boyunu geçmemişti, fonda da en sevdiği şarkı bu kalp seni unutur mu?
İnsan görmeden yüzünü, duymadan sesini sevebilir mi birini? Kalp bu kadar öteleri hisseder mi? Dışarıdan bakan ne akıllı ne ciddi derdi ama içini bilseler hayalperest mi derler deli mi orası karışık. Ama herkese olmuyor ki, benim suçum yok. Bunları düşünürken daldı yine, kitabın aynı sayfasında yarım saattir duruyordu, belki üç defa aynı yeri okumuştu ama nafile ne kadar çekiştirse de aklı başında değildi. Üzerini değişip çıktı, hava ayazdı, yol boyunca bir kendini bir de içindeki meczubu haklı çıkaran varsayımlarla adeta seviyor sevmiyor oynadı. Şunu yazdı demek ki böyle, bunu demedi demek ki öyle… Allah’ım ben haklıysam hemen gelsin seviyorum desin, yanılıyorsam kafamdan hemen silmeme yardımcı ol diye yalvardı. Bir an durdu, hiç akıllanmadın değil mi? Hep böyleydin zaten, olmayacak dualara amin demekten önündekini göremedin, elindekini yitirdin. Kaç yaşındasın, akranların evlendi, sen daha masalcılık yapıyorsun. Severse buradadır yoksa senin değildir. Yürü!.. Huylu huyundan vazgeçer mi? Eve yaklaşırken başladı yine düşünmeye, oysa düşlerim başkaydı, yaşanacak çok şey vardı, bu kalp seni unutur mu?
Sen beni bencil seviyorsun demişti kocası, daha önce de buna benzer laflar etmişti. Hem sevgi hem bencillik nasıl olurdu? Ne demek istediğini anlamıyordu, o yüzden mi anlaşamıyorlardı yıllar sonra? Kaç defa konu boşanma kararına kadar geldi ama her defasında ağlıyor, ben seni seviyorum diyordu ama kocasının gözlerinde acıma görüyordu, sevgi değil. Sevmesini mi bilmiyordu, yıllarca çok iyi bir eş olmaya çalıştı hep, sevgisini oturup düşünmedi hiç. Eşi yuvasına bağlı, vefakardı her zaman ama resmiyet mi soğukluk mu bir şey vardı aralarında. İnce bir duvar ya da kalın bir perde gibi… O hep kendini geliştirdi ben aynı kaldım, biliyorum bu halim onu sıktı belki kızdırdı. Ne yapayım başaramadım, istedim ama olmadı o bunu bencillik sandı. Ona yetişemedim, kaybetmeyeyim diye geceler boyu dua ettim. Gömleğini daha güzel ütüledim, yemeğine özendim, her işine koştum, ailemin üstüne titredim ama sevgisini yaşatan kadın olamadım. Bencil değilim ben, eksiğim sadece. Beni bırakıp giderse ne yaparım? Bir yanda daha çok sevgi isteyen bir yanda daha içindekini bile tam bilmeyen. Bana aşkı veren sendin, sonra alıp giden sendin, yollarımız ayrı derdin, bu kalp seni unutur mu?
Bütün hafta bu düşüncelerle geçti… Ali hala karar veremedi, belki bir ömür cesaretini bekleyerek geçecek, bilmiyor.
Şermin Hanım gün sayıyor, oğlu her dakika aklında, bugünlerde kalbi tık tık oğul diye atıyor.
Veli, o da duygusunu belli etmeyengillerden. Halbuki bilmiyor sevgi en büyük enerji, koy yerine hayatını ışıldatsın. Sorularla hem kendine hem sevginin sahibine yazık ediyor.
Filiz ise sevginin öğretilebilir tarafı olduğunu anlayacak belki, çok emek kimi zaman ufak dokunuşlar da istiyor. Onları göz ardı etmek ise bazen her şeyi siliyor.
Hepsi nasıl bir şarkıda buluştu? Çünkü herkes için aynı, kalbe giren ne olursa olsun unutulmuyor…
12 Mart 2017, 19:54
Çok sevdiğim bu şarkıyla sizin anlatımınız birleşince ne hoş bir şey çıkmış ortaya 🙂
12 Mart 2017, 20:00
Teşekkür ediyorum.. Bazı şarkılar zamansız, dinleyince hah diyoruz. Bazı duygular da öyle. Yine de kimse unutulmasa kalplerinde hep canlı kalsa ne güzel olur. Hep de realist olmaz ki, arada böyle duygular nereye çekerse oraya..
13 Mart 2017, 10:35
İki seçenek arasında kalmak çok daha zordur; çünkü yanlış olanı seçersen daha fazla üzülürsün. Bu arada Fikret Kızılok'u ayrı severim, çok şey anımsatır bana
13 Mart 2017, 10:35
En sevdiğim sanatçılardan Fikret Kızılok'un en anlamlı şarkısına farklı farklı öyküleri farklı sevdalara sığdırabilmek de ancak sizin kaleminize yakışır dı. Emeğinize, yüreğinize, kalemimize sağlık gerçekten büyük bir zevkle okudum 🙂 Sevgilerimle ♥
13 Mart 2017, 10:58
Bazen öyle zor durumlar yaşanıyor, seninle de olmuyor sensiz de diyenler var, arada kalmak ve o ikilem sürekli bir yük gibi yorar insanı. Yenilerden de arada sevgiye dair güzel şarkılar çıkıyor ama birkaç müzisyen var ki onlar artık klasik. Sevgiler..
13 Mart 2017, 11:01
Teşekkür ederim, hepimizin yüreğinde sevgiye, sevdaya dair bir köşede bekleyen ne çok cümle vardır. İnsanız, Allah yaradılışımıza koymuş sevmek, sevilmek, paylaşmak diğer güzel vasıfları da bir arada tutuyor. Beğendiğinize memnun oldum, sevgilerimle..
13 Mart 2017, 15:34
Bir şarkı üzerine yazılan en güzel hikayeler bunlar olsa gerek. Kaleminize sağlık. Hepsini büyük bir ilgi ile okudum.
13 Mart 2017, 15:36
Çok teşekkür ederim. Sevgiye dair ister cümle kurulsun ister melodi olsun hepsi hepimize iyi geliyor. Memnun oldum, selamlar..
14 Mart 2017, 18:39
Fikret Kızılok'u çok severim. Başlığı görünce zaten hemen ilintiledim. Yazınız da çok yakışmış. Selamlar.
14 Mart 2017, 22:19
Kalbin içindekiler dokunulmadan bir yerlere aktarıldı mı yerini buluyor. Bu şarkı da öyle, her zaman kalbimizde saklı tuttuklarımız için.. Beğendiğinize sevindim, selamlar..
15 Mart 2017, 21:09
fikret kızılok askerliğini narlıdere'de yapmış. civardaki restoranlarda çalarmış geceleri 🙂
15 Mart 2017, 21:14
Narlıdere o zamanlar ne güzeldi kim bilir? Denizi doldurmamışlar henüz, pina, halk plajı.. Tam sevgi için şarkı yazıp söylenecek yerler..
15 Mart 2017, 21:22
blogunuzu izlemeye aldım sizide bloguma beklerim 🙂
15 Mart 2017, 21:27
Teşekkür ederim, blogunuzu izliyorum. Keyifli içerikler diliyorum.
16 Mart 2017, 08:48
Bu kalp gerçekten hiçbir şeyi unutmuyor.Kaleminize,yüreğinize sağlık.:)
16 Mart 2017, 21:53
İçimizdeki hassas terazi, hem unutmuyor hem de unutturmuyor. Teşekkür ederim, sevgiler..
18 Mart 2017, 00:30
Buralarda olsaydın seni bir oyuna yönlendirirdim. Aynı bu satırlarının Tiyatroda oynanmış hali Fikret kızılok ayrıca yakışmış yazıya Canım….
18 Mart 2017, 00:41
Yine de öğrenmek isterim, turne olur, burada sahnelenir izleyebilirim belki.
19 Mart 2017, 16:41
Bir zamanlar bizde sevdik. Baktık olmuyor, biz de kendimizi spora verdik.
19 Mart 2017, 16:42
Şehir tiyatrolarında oyun oraya gelir mi bilmiyorum ama Geç kalanlar Konusu şöyle…
Yaşadığımız her günü güzel bir güne dönüştürmek varken, "güzel bir gün"ün bize çıkıp gelmesi için öylece oturup bekleriz. Çoğu zaman yaşamak yerine erteleriz. Tüketmenin bencilliğini, paylaşmanın samimiyetine yeğleriz. Oysa ihtiyacımız olan tek şey, biraz farkındalıktır. Geç Kalanlar, sordukları ve sordurduklarıyla seyircisine derinlikli bir yüzleşmenin resmini gösteriyor.
İki kişinin yüzleşmesi gibi düşünebilirsin yukarıdaki yazıyı bu oyunu sergiliyorlar aslında can yakıcı farklı farklı kişileri,de bu konuya dahil edilebilir gibi geldi. Hüzünlü bir hikaye
19 Mart 2017, 17:02
İyi yapmışsınız, spor insanın sadece sağlığına değil kafasını toplamasına bazen de kafasını dağıtmasına da yarıyor bence. Vücut atıl kaldıkça acabalar sporla serotonin salgılıyor. Sevgi tükenen bir şey değil, hayırlısı olsun..
19 Mart 2017, 17:05
Aklıma yazdım, denk gelirse izlemeyi çok isterim. Ortadaki paragraf çok güzel bir özet ya da yol haritası. Paylaştığın için teşekkür ederim. Oyuna gidersem gözlemlerimi yazarım. Sevgilerimle…